34.

137 11 2
                                    

Buket İnci.

Hep seçen değil, seçilen oldum. Karşıda beni gördüklerinde ya vazgeçen ya da vazgeçilen oldum, hepsi doğmamla başladı.

Canım acırken bile ayakta kalmayı, düşüncelerimi susturmakla başladım, küçükken. Birisini seçersin ve hep seninle olurdu, birisini istersin ve senin yanında olacağını bildiği halde seni sevmeye devam ederdi. Kalbine yiyeceğin üç kuruşluk yemeği bile, insanlar çok görürdü.

Hava yaz havasıydı fakat yağmur yağmaya devam ediyordu. Okuldan çıktığımız an Ulaş'tan haber alamamıştık ve baya endişelenmiştik. Gülçehre öyle çok ağladı ki, sanki kalbi sökülüyordu.

Yağmur şiddetle yağmaya devam ediyordu, gök artık karanlıktı. Üzgündüm, çok üzgündüm hatta. Öyle çok kötüydüm ki, kendimi bile geriye atıyordum.

Sevda'nın Erdem'i seviyor olduğunu defalarca kez duyuyordum. İçimdeki o fırtına öyle kıyametti ki, sadece ben ölmekten korkuyordum.

Kaldırım taşına oturup ıslanmaktan gocunmayrak saatlerce oturdum ve düşündüm. Eve gidip sıcak kahve yapıp, odamda kitap okuyarak yağmuru dinlemek ve izlemek isterdim.

Neden böyle olmak zorundaydı ki? Neden sevilmiyordum? Sevilmemek kötü müydü? Kötü bir insan mıydım? Çirkin miydim?

Gözlerim bir an beyaz ayakkabılarımı takıldı. Beyaz ayakkabılarım kirlenmişti ve ıslamıştı. Büyük ihtimalle eve gittiğimde annem kızacaktı. Acıyla gülümsedim ve kendime biraz daha sarıldım ve gelen mesajla telefonu ceketimin içine sokarak baktım. Zira telefon alacak param yoktu, birde babam kızsın istemiyordum.

Sevda: Buket, Erdem kardelen cafedeymiş gidelim mi?

Dudak büktüm. Neden o olmak zorundaydı? Ben hep ikinci kadın olarak mı kalacaktım? Gözümden akan yaşlar yüzünden görünüş alanım bulanaklaştı.

Cevap vermedim, yazmadım. Diyecek sözüm yoktu çünkü. Yağmurun altındaydım ve islaniyordum. Bundan başka huzur var mıydı?

Erdem var.

Erdem yoktu. Erdem hiç olmamıştı. Daha fazla ağlamak istemedim fakat yanıma oturan birisini gördüğümde irkildim, ta ki sesine duyuncaya kadar.

"Kime üzülüyorsun bu kadar? Ona mı?"diye sordu, sesi rüzgarın sesi kadar sert esti ve yağmurun sesi kadar kesmedi sesini.

Dudak büktüm."Bunu kim karar veriyor? Sen mi?"diye sorduğumda başını öne eğdi."Ayrıca kimseye üzülmüyorum, kendimden başka."

Siyah montu vardı üzerinde ve boynundan aşağıya sarkan zincir kolyesi, parmaklarında metal gümüş yüzükler duruyordu. Yağmur bile bastıramamıştı kokusunu.

"Neden burdasın Buket?"diye sorduğunda ağzımdan şaşkınlık nidası döküldü.

"Sen benim adımı biliyor muydun ya?"diye sordum, alayla.

Gözlerini kıstı yere bakarak."Ne tuhaf kızsın."

Ona sertçe döndüm."Asil tuhaf sensin bi kere."dedim, yağmuru ve onu umursamadan oturduğum yerden kalktım, yürüdüğüm an sesi yüzünden durmak zorunda kaldım.

"Seviyorsun onu!"dediği an, şimşekler çaktı.

Kaşlarım çatıldığında ve ona döndüğüm an, başımdaki şapka düşmüş yağmur yüzünden saçlarım ıslanmaya başlamıştı.

"Sen neler diyorsun ya?"diye sorduğumda alayla güldü.

"Çok kolay duyguların var, Buket. Seni ele verecek duyguların. Dikkat çekiyorsun duygularınla."

Ona sadece baktım. Sadece. Yutkundum ve yutkundum. Biliyordu, benim Erdem'i sevdiğimi biliyordu.

Onun en yakın arkasına aşıktım, bunu o biliyordu fakat o bunun farkında bile değildi.

Enes Varol  tam karşımdaydı.

Yutkundum."Neden peşimdesin?"diye sorduğumda gözlerini kıstı.

"Onu elde etmek istiyor musun?"diye sorduğunda, kalbim hızlı atmaya başladı.

"Ben onu elde etmek değil, sadece sevmek istiyorum Enes."dediğim an, başını salladı ve yanıma doğru tam karşımda durdu.

"Erdem'le aranızı yapacağım fakat senden tek bi istediğim var."dediğinde kaşlarımı çatıldı. Benden ne isteyebilirdi ki?

"Ne istiyorsun?"

"Bana projede yardım edeceksin."dediğinde garipce baktım ona.

"Hangi proje?"diye söylediğimde cevabım çok gecikmedi.

"Şarkı yazma, beste projesi."dediğinde derin bir nefes alıp verdi."Bak hocalar bir proje seçiyor ve herkes hangi hocanın projesini, yani hangi yeteneği iyiyse onu seçiyor. Bende şarkı konusunda iyi olduğum için bu dalı seçtim ve sana böyle bir teklif sundum." Gozlerime baktı ve devam etti."Çok sürmez zaten, istersen bi düşün ve öyle kararın ver. Sonuçta sevdiğin adamın, arkadaşına yardım edeceksin. Yanlış anlayabilirler."

Ona bakarak, başım dik tutarak elimi uzattım ve tutmasını bekledim. Sadece bir şarkı, en fazla ne olabilir ki?

Enes uzatan elimi gördü ve elimi sıkarak,"Çok uzun sürmez. Şarkı bittiğinde istediğim olucak ve seninde istediğin olucak. Erdem tam yanında olucak."

Ellerimiz buluştuğu an, gökyüzünde şimşek çaktı ve karanlıkta artık ikimiz vardık. Şarkı bittiğinde Erdem yanımda olacaktı.

Benim öyle işlerle işim olmazdı, ve bunu Sevda'yı kırmadan yapacaktım. Sinsilik değil, sevgiyle.

Bir arkadaş için, aylık sevdiğim adamı tercih etmezdim. Enes'in gözleri maviydi ve o mavi gözlerinde deniz vardı. Bizi batıran, bogulucaktık o denizlerde.

Deniz, okyanus ve denizin içindeki taşlar. Denizin yosunları, okyanusun sadeliği.

Gökyüzü karanlık olmaya devam etti fakat ikimzide ayrılmadık. Bundan sonra figürler değişmişti. Sahnede tek değildim, beni izleyen tek kişi yoktu. Beni izleyen Enes ve sahnedeki Deniz, dipsiz kuyu gözlerine sahip çocuk, Enes'ti.

Bölümün Sonu.

Evet! Diğer yan karakterimizi okumaya başlıyoruz artık. Ulaş ve Gülçehre oldu artık şimdi sıra yan karakterlerde.

Fakat şöyle bir durum var ki, Enes, Buket, Sevda ve Erdem zor.

Acaba Buket ve Erdem olucak mı?

Bu arada Enes'in yanıtları size aşıkmış gibi düşündürmesin, öyle birşey yok. Enes Buket'i ilk defa görüyor.
Buket'te Enes'i ilk defa görüyor yani Ulaş gibi ilk görüşte falan aşık olmayacaklar.

Sadece anlaşma yaptılar hepsi bu kadar.



GİDERDİ HOŞUMA| TEXTİNG ❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin