Bazen en iyi şeyler bile seni kötü etkilerdi. Bu kural dışı olsa bile seni paralar ve kuşun sana kafesten bakması kadar acıdır.
Babam gideli ne kadar oldu bilmiyorum. Dediğim gibi nadir gelirdi eve, asker olduğu için. Belki de ölmüştür düşüncesi bile kalbimi mahvediyordu.
Düşüncelerimi sağa sola gönderdim. Gülgün hanım'ın tango muhabbetinden sonra düşüncelerim hiç iyi değildi. Bu konuyu Ulaş'la konuşmam gerekti hatta hemen.
Anneme el sallayıp yola çıktım. Gerçekten okula gitmek kadar saçmalık görmemiştim. Tamam gelecek olabilirdi ama yani okuldaki insanlar da yani. O insanlar gelecegimde olmayacak, geçmişimdeki kara defter olarak kalacaktı.
Tabi arkadaşlarım ve Ulaş hariç. Ulaş gönlümün defteridi.
Çok düşünmeyip hızlı hızlı yürüyüp okula yetiştim. Sınıfa çıkıp dersin başlamasına on dakika yetiştim. Arda gözdevirip,"Her defasında nasıl geç kalmayı beceriyorsun?"diye sorduğunda omuzsiktim.
"Bunu gerçekten bende bilmiyorum. Ve ayrıca gec kalmadık on dakika kaldı gelmesine hocanın."
Haklısın der gibi kafasını sallayıp bana bakarak gülümsedi.
On dakikanın sonunda hoca gelmiş ve derse başlamıştı.
🦋
Ulaş'ı görmemiştim bugün. Bugün hatta çiftliğe gidecektik oysa. Enes ve Erdem'e söylediğimde ise bilmediklerini ve aradıklarını söydiler. Ve sonradan duyduğum kalbimi yangına çeviren diğer konuşmasıydı.
Telefonlarına ulaşılmıyor.
Kalbim sanki yandı. Öyle yanmaktı ki bu, gözlerimden o an yaş döküldü. O olmadığında bile öyle çok özlüyorum ki, onun varlığı şuan yokluktan bile olsa, kalbim eziliyordu.
O gelsin ben ağlamam gerçekten. O gelsin kalbim iyi olurdu, ben babasızlığı tatmıştım fakat Ulaş'sızlık hiç olmasaymış.
Ulaş'sızlık kötüydü.
"Gülçehre!"diye bağırdı birisi. Bu birisi kalbimin çiçeklerini kendi elleriyle dikerken, kendi elleriyle diktiği çiçeklerimi yok ederek kaybolacaktı. Geriye bıraktı kalp kırığı ve ben.
Arkamı döndüğüm an onu gördüm. Ulaş'ımı. Ulaş'ım. Bana gelmişti.
Ayağıma batan çakıltaslarına unursamadım, nefessiz kalan kalbimi düşünmedim, beni yoklağıyla sınamıştı.
Kalbim göğüs kafesimde atarken, o gittiğinde sadece göğüs mezarlığı olucaktı.
Kollarımı yukarı doğru açtım ve gözyaşlarımdan akan yaşları umursamadan ve ağladığım halde gülümsediğim nadir anlardı. Ulaş sanki benin ilk kez görüyormuş gibi baktı. Sanki ilk kez o gün, beni gördüğü gibi baktı.
"Ulaş!"dediğim an ona sarıldım. O kadar sıkı sarıldım ki, kokusunu burnuma geldiği an, ağlamaya başladım ve hıçkırıklarım susmadı.
Ulaş'ın eli omzuma koyarak sırtımı sıvamaya devam etti. "Geçti, güzelim. Geçti benim güzel bebeğim."
Ulaş'ı öyle sarıldım ki, bir bütün olduk sanki.
Arkadaşlarım koşarak geldiğini ayak seslerinden anlamıştım.
Enes sert sesle,"Neden telefonlarını açmıyorsun Ulaş?!"diye sorduğunda, Ulaş'ın sesi boğuk gelmeye başladı.
"Gelirken abazanın birisi, telefon elimdeyken telefona çarptı ve düştü, kırıldı."dediğinde göğüs kafesime çiçek eken elleri bu sefer saçlarımda gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİDERDİ HOŞUMA| TEXTİNG ❦
Fiksi RemajaSiz: Gerçekten artık yetti. Siz: Bana bunları söylemezsin. Siz: Seni seviyorum diye bunları bana söylemezsin. Siz: kalbimde hükmünü sürdürüyorsun diye, bana bunları diyemezsin. Siz: Hoşlandığım adamsın diye sana öfkeli olmayacağım anlamına gelmiyor...