36.

127 9 0
                                    

Herşey numarayı eksik tuşlamayla başlamıştı. Nerden bilecektim bir numarayla hayatımın değişeceğini? Ulaş'la bugün kalan proje ödevini devam edecektik. Ormana gitmemize gerek yoktu aslında fakat gidecektik. Ulaş motoru kullanırken hız yapmamaya özen gösteriyordu fakat motorun amacı hızdı. Hızlıca orda olduğumuzda ilk önce inen ben oldum ve ona kaskı verip ormana göz gezdirdim.

"Hazırlıyorsun değil mi? Beni nasıl öptüğünü?"diye sorduğunda yanaklarıma kızardı. Bir anda motordan ayrıldığında boyu uzun kalmış ona yukarıdan bakmak zorunda kalmıştım.

"Evet, nasıl hatırlamam? Sonuçta o ölümsüz anı ben yaptım."dediğimde gülme sesi geldiğinde hemen yanaklarıma baktım. Eğer kızımız olursa Gamze koymamak için kendimi zor tutardım.

"Sen nereye bakıyorsun öyle?"diye sorduğunda şapşalca baktım ve sırttım."Gamzlerine ve yeşil gözlerine bakıyorum."

Hmlayarak başını bana doğru yaklaştırdığında kaçmadım, korkmadım. Dudakları boynuma öpücükler yağdırırken bedenim eriyecekti, bu yüzden elim koluna tuttundu.

"Aşığım sana."dediğinde nefessiz kaldım. Bu çocuk benim kalp ritmimle derdi vardı bence. Sonuçta niye böyle yapasın değil mi?

Nefessiz kaldığımı anda sonda ayrıldı benden. Hiçbir şey olmamış gibi birde yürüdü. Ne yapacaktı acaba çocuk? Uçarak gidecekti?

Arkasından devam ettim yuurmeye. Sesimiz çıkmıyordu fakat ormanın sesi fazlasıyla çıkıyordu. Bu zamanlar dersler oldukça artmış ve konularda zorluk çekiyordum. Bir an önce çalışsam iyi olucaktı, zira sınıfta kalmak istemezdim.

"Gel böyle."dedi Ulaş, ağacın yanına oturarak. Yanına oturup ayaklarımı kendime çektim. Ulaş eline kalem alıp boş defteri dizine koydu ve kalemi elinde döndürmeye başladı. Saçları güzeldi ve yumuşaktı. Gözleri yeşildi ve ormanın verdiği vibe veriyordu. Işıkta parlıyordu ve kaybolmamak elde değildi. Boynundaki zincir hala duruyordu, saçları ikiye ayırmış alnına dökülüyordu. Beyaz tişört giymiş üstüne siyah deri ceket giymeyi tercih etmişti. Altına siyah kot pantolan giyerek ve beyaz spor ayakkabılarını giymişti.

Ben bu çocuğu nasıl görmezdim ya? Nasıl bu kadar kör olabilirdim? Salak kafam işte, salaktım. Bu çocuğu, aşkından ne hallere dönmüştü kim bilir? İnsan düşenerekte kafayı yerdi fakat bana gelmişti. Gülçehre'sine.

"Geçen gelişimizde sana evlerden bahsetmiştim, gökyüzünden. Bu sefer insanlardan, aileden bahsedeceğim. Bir aile olması lazım, mutlu bir aile. Kar yağmış, evlerin ışınları yanıyor. Bir anne, bir baba ve çocukları. Bir çocuk hayır iki çocuk yeterli bence, evet yeterli. Bir kız, biri erkek olsun. Bir akşam yemeğinde yemek yerken birsen Kar yağsın ve kız çocuğu heyecanla dışarı çıkmasını istesin. Babası da kızı kırmayıp hazırlansınlar."dediğimde Ulaş beni büyük dikkatle dinliyor ve arada çizmeye devam ediyordu.

"Dışarı çıksınlar ve kız, erkek oynarken ki halleri olsun. Ve onları izleyen anne babası."dediğimde ve bitirdiğimde bunları tabiki de çizmeyecekti. O sadece akşam yemeğinden sonrası dediğimi çizecekti.

Başını salladığında çizmeye devam ettiğinde ona bakarak tüm içtenliĝimle gülümsedim. O rahat rahat çizerken telefonuma mesaj gelmiş ve Ulaş'ın dikatini dağılmıştı.

051***: Merhaba güzellik. Yeni numaran sanırım?

Kaşlarım çatıldı. Kimdi bu? Şaka falan mü yapıyordu yoksa yanlışlıkla bana mı göndermişti?

Siz: Kimsiniz?

0551***: Oğuz ben, tanıyorsun zaten.

Kaşlarım daha çatıldı. Yaptığı şeyden artık utanmıyor muydu? Gerçekten bu erkek değil, çocuktu. Bebekti daha.

GİDERDİ HOŞUMA| TEXTİNG ❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin