Dipsizlik

4.6K 330 18
                                    

"Tanıdığınız herkesi arayın,tanımasanız da olur. Parti var."

Yakup tam anlamıyla paranın patronu gibi hissediyordu. Otel odasında sinirle paralarını ceplerine,poşetlere doldurarak ayrılmıştı.
Oradan en az saç ekimi için tıpalı mantar  gibi etrafta dolanan Arap müşteriler kadar cebi dolu ayrılmıştı.
Parayı saymamıştı. Bunca parayı da bir arada görmemişti. Aslında bakarsak bunca parayı sayabilecek bir matematiğe de sahip değildi.
Bankaya uğramış hesabına olduğu gibi paraları geçirmişti.
Kalçalarındaki sızı onu rahatsız ediyordu.
Hareket ettikçe tahriş olan bacak arası onun yürümesini zorlaştırıyordu.

Bu yine de esip savurmasına bahane değildi. Canı yansa da sorun teşkil etmiyordu. Hayatında ilk defa mağazalarda etikete bile bakmadan canı ne isterse atıyordu sepetine.
Çok beğendiği ancak parası yetmediği için tezgahtara  bahane sunduğu gömlekleri anımsayınca daha da hırslanıyordu.
Tam onun üzerine uygun renkler,desenler kalıplar ve kaliteye sahip nice şeyi bırakmıştı zamanında ve bu durum onun daha da savurgan harcamalar yapmasına neden oluyordu.

Artık delik cebinde kuruşsuzluk özlemi mevcut değildi.
Mağaza görevlisine bahane sunmak için "Ha...bunun bizon taşşağı rengi var mı? Bu renk harici yani, sevmedim rengini."diye bahane bilmiyordu.
Olmayacak renklerini sorma zaruriyeti de yoktu!
Etikete bakmadan ,rengini detaylı incelemeden sepete atıyor deneme kabinine bile girmeye lüzum görmüyordu.
Üstüne yakıştırmazsa arkadaşlarına verirdi.

Arkadaşları...
Karmen için güzelinden yeşil bir elbiseyi de sepete atarken beğendiği kolej ceketlerinin farklı renklerinden ve bedenlerinden de almayı ihmal etmedi.
Bunu da arkadaşlarına dağıtacaktı.
Lisede bir kaç kapşonluyu kendi aralarında dönüp dolaşıp giymelerinin akabinde insanlar onlara Dalton Kardeşler yakıştırması bile yapıyordu.
Yakup harcadıkça bitmeyen parasıyla aksesuar,kıyafet,ceketler ve ayakkabılar almaya devam ediyordu.

"Tanımadığın bir adama bekaretini verdin."diyordu iç sesi durmadan.
"Tanımadığın bir adamın oyuncağından başka bir şey değilsin."

Yakup elleri alışveriş poşetleri ile doluyken onları taksiye doldurup kendi adresine doğru yollatmıştı.
Taksiciye o kadar yüksek mebla para vermişti ki taksici oğlanın ellerine suyu şaraba çeviren İsa Mesih'in mucizesine tanık olurcasına bir bakış yollamıştı.

"Sabah para dolu havuzunda tek uyandın."

Yakup kendi kendine en lüks restoranlara göz gezdirdi.
Normalde kapısından içeri bile giremeyeceği ,muhtemelen giyim kodu yüzünden ofsayta düşeceği mekana yeni takım ceketlerinin omuzlarını dikleştirerek girmişti.

Arabalara göz gezdirdi.
Mini bir galeri gibi otoparka iyice göz gezdirdi.
Kesinlikle kendisi de bunlardan birine sahip olmalıydı.
Hatta onların yaşadığı evlere de sahip olmalıydı.
Ailesi için güzel bir ev alacaktı lakin kendisine ayrı ev alacaktı. Sabahtan akşama kadar partileyecekti ve kendi hayatını ilerletecekti.
Artık iddialardan ,ganyan bayilerinden bir şey beklemesine hiç gerek yoktu.
Menüdeki en lüks şarabı damak zevkine göre değil fiyat listesine göre seçmişti.
Garson ona şarap doldururken hiç tadına bakmadığı değişik şeyleri ortaya karışık biçimde söylemişti.

Yakup arkadaşlarına telefon etmiş ve o büyülü cümleyi söylemişti.

"Tanıyın tanımayın,büyük bir parti veriyorum ve herkes davetlim."

"Parkta Tuborga kafa atmalı çekirdek seansı?"

Yakup kendisiyle alay eden oğlanı telefonda gülüşüyle susturdu.
"Hayır,viskiyle duş alacağız."

OnlyfansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin