1. Bölüm "Kurtar beni"

420 39 29
                                    

Gözlerimizin önünde
İlginç bir yaşam sürdürdü.
Anlattı, dinledi, güldü,
Ölümü düşünmüyorduk,
Düşündürdü.
(Özdemir Asaf)

...

2 ay sonra...

Kağıdı hırsla karaladıkça kalem parmaklarımı acıtıyordu. Ama yine de bu acıdan hiç şikayetçi değildim, bana yaşadığımı hissettiriyordu. Kalemin ucu kırıldı, yedek kalemlerden birini alarak çizmeye devam ettim. Terapistim benden hayatımın nasıl olduğunu çizmemi istemişti ve bende bunu gayette güzel çiziyordum. Hayatımda ki bütün çirkinliklere rağmen.

Bu kağıdı yarın ki seans da götürecektim. Aslında bakılmaya değer pek bir şey yoktu. Sadece her tarafı kurşun kalemden dolayı metalik bir grilikle parlayan bir kağıttı. Hayatımın özeti; yalnızca kara bir kağıt.

Çizdim, kaç kere üzerinden geçtiğimi bilmediğim çizgilerin üzerinden çizdim. Öyle bir hızla çiziyorum ki bir an kağıdın yırtılacağını düşündüm.

Geçmiyordu işte, mavi gözleriyle çakmak çakmak bana bakıyordu o kağıttan. Kağıdı karalıyordum çünkü onun gözlerine bakmak acı vericiydi. Özellikle o kişi artık yoksa daha acı verici oluyordu.

Odamın kapısı çalındı, sesimi çıkarmadım. Gelen büyük ihtimalle babam ve annemdi. Bana neden lanet olası notlarımın düşük olduğunu soracaktı. Ya da bağıracaktı. Eğer notlarım düşükse  yaşanacak şeyler bunlardı. Kapı yine çalındı, yine sesimi çıkarmadım.

Sesimi bulamıyordum, çünkü ben iki ay önce kimsesizliğimin çocukluğuyla beraber sesimi de gömmüştüm o mezara. Geçmişimi, yaralarımı, ilk mutluluğumu, kırmızı bisikletimi... Kısacası ben o mezara her şeyimi gömmüştüm.

Kapı sertçe açıldığında irkilmemiştim dahi. Pür dikkat önümde ki kağıdı karalıyordum halen. Kapıyı muhtemelen başımda zebellah gibi dikilen babamın yanında ki annem çalmıştı. Babamın özel hayatıma o kadar saygısı yoktu.

"Birge! O notların hali ne öyle?!" Diyen babam tam da başıma dikilyordu tıpkı bir Hulk gibi.

Dudağımın kenarında küçük, alaycıl bir tebessüm oluştu. Bir kere yanıltsaydın keşke beni.

"Bak bir de utanmaza nasıl gülüyor! Yasemin, görüyorsun değil mi yetiştirdiğin kızı? Babasına hiç saygısı yok, çocuk değil serseri yetiştirmişsin!"

Anneme bağırıyordu, halbu ki beni karanlık odalara kapatan kendisiydi, annem değil. Beni yetiştirmesi için anneme fırsat bile vermemişti ki. Canım yanıyordu, görmüyor muydu? Mavi gözlü Deli Kurt gitmişti, Ceylan yine kimsesiz kalmıştı.

"Harun," Dedi o her zaman ki çekingen sesiyle. "Fazla gitmesek mi üzerine? Kız abisi yeni kaybetti, acısı taze."

En azından beni anlıyordu ama bana asla yardım etmezdi. Kocasından ölesiye korkan bir kadındı benim annem. Kağıt delindi ama durmadım. O gitti ama ben hâlâ nefes alıyorum.

"Ne abisi Yasemin, bana ne! Benim mi oğlum?! Aldık bunu zaten o çöplükten, bir de abisinin yasını tutsun diye mi bekliyelim? Bir haşere için bu kız derslerini aksatmayacak! Ben Harun Haznedaroğlu'yum ve bu kız, benim varisim! Haddini ve yerini bilip acısını içine gömecek. Bir serseri için odalara kapanmayacak."

Bu yüzüme evlatlık olduğumu ilk vuruşu değildi. Yanlış yapıyorsun ihtiyar, abim benim en keskin olduğum çizgim.

"Dediğine dikkat et." Dedim artık kağıt paramparça olurken.

GÜL KOKAN BARUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin