16. Bölüm "Asker"

158 21 15
                                    

"Bizim yolumuz dikenlidir" Ayağını seviyorsan "Gelme" dediler. "Ayağımızı keser atarız" Dedik.

Bomba ve Sonlandırıcı hakkında çok fazla soru alıyorum ama arkadaşlar ben size söylersem kitabın ne anlamı kalır ki? Sadece biraz sabredin, çok yakında anlayacaksınız zaten.

💗

Temur Asaf Yaman...

Son kez ona bakarak odadan çıktım. Gece boyunca ateşlenmiş ve sürekli sayıklayıp durmuştu. Bu eve geleli ikinci gece olmasına rağmen hâlâ uyanmamıştı. O puşt herif ona vurmuştu. Benim küçüğüme vurmuştu. Neyse ki askeriyede sorgulanacaktı. Mutlaka gül cemalimi görecekti.

Leyla onun başında dururken Ceylin'de ona çorba yapıyordu. Cezalarını henüz daha kesmemiştim. Ama buna rağmen Roza için elinden geleni fazlasıyla yapıyorlardı. Kızıl cadı her şekilde kendini sevdiriyordu.

Bordo bereyi kafama takarak kapıda beni bekleyen Karabasan ve Canbaz'ın yanına gittim. Timde benden sonra en kıdemli onlardı, ki şu anda büyük üslerimizden biri ordugahta bizi bekliyordu.

"Şimdi nasıl?" Dedi Canbaz yanlarına varır varmaz.

"Büyük ihtimalle yarına kalmaz uyanır. Ataklar şeklinde hipotermi geçiriyor."

Ve tamı tamına altı kez kusmuştu. Buna da kusma denirse tabii, sadece mide sıvısını çıkartıyordu. Neyse ki az kalmıştı, Mikail Karaaslan çok yakında devrilecekti.

"Anasının damadında hafriyet çalışması yaptığımın iti! Kıza ne yapmış öyle? Ya o yüzünde ki izlere ne demeliydi?"

Düşündükçe daha da deliriyordum ve askeriyeyi basmamak için kendimi zor tutuyordum. Sakin olmalıydım, hepsi bu kadardı. Öfkemi kontrol etmeliydim.

Dünya edebiyatında en uzun cümle Victor Hugo'nun Sefiller romanına aittir. Tam üç sayfa olup, sekiz yüz yirmi üç cümleden oluşur.

"Bence sadece kolunu ve burnunu kırdığın için şanslı." Diyerek bir atıfta bulundu Karabasan. "Sonuçta boynunu kırman çok uzun sürmezdi."

"Atmış yedi saniye."

Bana tuhaf bir şekilde baktı. "Anlamadım?"

"Boynunu kırmam atmış yedi saniyemi alırdı."

Gözlerini devirdi. "Klasik 160 IQ Sungur, üstün zeka."

İtiraz etmedim ya da mütevazi davranıp inkar etmedim. Çünkü bu bir gerçekti. Bir gerçeği inkar etmek sadece aptalların işidir.

"Konumuz benim IQ'um değil Fırat," Dedim keskin bir sesle. "Çeyrek Mafya'nın akıbeti. Onu yavaş yavaş mı yoksa daha kısa mı halletmeliyiz? İşte asıl sorun bu. Bir yanım yavaş yavaş, her şeyinin elinden yittiğini görsün istiyor. Diğer yanım ise bir an önce onu batırmak istiyor."

Devletten gizli yaptığı kirli işleri uzun süreceğini düşünüyorsa çok büyük yanılıyordu. Devlet bütün sırları bilir lakin önüne engel çıkacağı zaman ipini keserdi. Gerekmediği sürece ya da milletimize zarar vermediği sürece ellemezdi. Çeyrek Mafya bunu unutuyordu işte. Elimde yaptığı bütün işlerin dosayası kanıtlarıyla beraber duruyordu. Sırf o bilgilere ulaşmak tam tamına üç ayımı almıştı.

"İşte bu gerçekten zor bir soru. Her ikisi de mantıklı bir şekilde daha cezbedici. İşin zor be kardeşim."

Her ne kadar Karabasan alayla söylemiş olsada cidden takıldığım bir sorundu. İkisinide aynı anda yapma şansım yok muydu? Askeriyenin girişinde ki askerlerin selamına kafamı sallayarak içeri girdim. Dışarıda ki yoğun korunmaya bakarsak General'in uzun süre kalacağı belliydi.

GÜL KOKAN BARUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin