19.Bölüm "Moya Krasota"

108 20 22
                                    

"Asıl ölüm unutulmaktır. Unutmak da ölmektir."

~Hüseyin Nihal Atsız~

Temur ona Gül Kokulu dedi, çünkü gül gibiydi. Gül saf sevginin, gençliğin yaşayan çiçeğidir. Sevgi görmemiş bir kızı en iyi temsil eden güldü. Ona gül dedi, ama o çoktan kurumuştu. Tıpkı sarı sayfaların içine sıkıştırılmış bir gül gibi. Güller papatyaya benzemezdi, papatya ölünce kokardı. Ama gül, ölünce kokusunu yitirirdi.

Ve Temur ondan gelen kanının kokusunu almıştı.

3 yıl önce, Gölge Timi...

"Papaz!" Diye bağırdı Temur kurşun seslerinin arasından. "Sis bombası at, it sürüsü gibi geliyor amına koduklarım!"

Papaz kamuflajında ki sis bombalarını çıkartırken "Emredersiniz komutanım!" Diye cevap verdi.

Çetin bir çatışmaydı. Bunlar yalnızca terörist değildi. İçinde iyi eğitim görmüş yabancılarda vardı. Çünkü teröristler bu kadar iyi çatışmazdı. Sayıları kendilerinden oldukça fazlaydı. Nereden baksak dört katı. Sorun değildi, Gölge Timi buna alışıktı.

"Deli Kurt, taramalıyı hazırla!" Düşmek üzere olan kulaklığını geri yerleştirdi. "Yerinden ayrılmayı aklından bile geçirme Tilki, Papaz sis bombasını atınca dışarı çıkacaklardır."

Tilki tepede olduğu yerde kıpırdandı. Arkadaşları orada canıyla cebelleşirken Temur onu Uhud Tepesinde ki okçular gibi koymuştu. Bu durum zerre hoşuna gitmiyordu. Karşı da gelemiyordu, komutanın sözünden dışarı çıkılmazdı ki.

"İçeride sıkıştırdılar sizi," Tilki uzun namlulu silahın dürbününden içeriye bakmaya çalıştı. "Gelsem size bir katkım olurdu. Diktin beni buraya, Uhud okçusu gibi tek başıma kaldım."

Bunu elbette Temur da düşünmüştü. Ama bir planı vardı. Ve bu planda kesinlike Tilkinin orada durması gerekiyordu. Yoksa bunları alt etmesi zor olacaktı.

"Sözümü tekrar ettirme bana Başçavuş!"

Tilki homurdanarak binayı gözlemeye devam etti. Dengesizdi bu adam. Bir de ciddi olduğu zamanlar yok mu, inatçı keçinin, dediğim dediğin teki oluyordu. Haddi değildi zaten komutanın lafı üzerine söz söylemek.

"Canbaz, saat dokuz yönüne geç. Orada az sayıdılar, arkalarından onları çevirmeliyiz." Deli Kurda eliyle işaret etti. "Yanıma gel, koruma ateşi açman gerekecek."

Deli Kurt gelmesi için Temur olduğu yerden art arda silahını sıkarak ona koruma ateşi açtı. Deli kurt hızla yanına geldiğinde ateşi kesti. Fazla mermi harcalamamalıydı.

"Bana bak domuz herif," Dedi Deli Kurt Sungurla yan yana durduğunda. "Eğer kendini tehlikeye atacak birşey yaparsan o kazıklarını bu sefer ben sana sokarım."

Sungur buna hiç şaşırmadı. Ciğerini biliyordu karşısında ki adam. Kaçmamıştı gözünden hayliyle. O bu timin komutanıydı, sırt sırta canını emanet ettiği adamları ve vatanının istikbalini düşünmek onun önceliğiydi.

"Komutanınım senin puşt, ayağımın altına aldırtma kendini." Sesi ciddi olsa bile onların günlük konuşma rutini buydu. "Ne yapacağımı sana mı soracağım ben?"

Deli Kurt onun öyle birşey yapmacağını biliyordu. Yani demode ölüm yolları Sungura göre değildi, o yeni ölüm şekillerini denemeyi severdi. Bilakis, buna da bayağı zaman gerekecekti. Bazen sadist olduğunu düşünmüyor değildi hani. Hele geçen sefer teröriste yaptığı işkence onu bile ürkütmüştü.

GÜL KOKAN BARUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin