10. Bölüm "Querencia"

169 21 9
                                    

Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur!

~Mustafa Kemal Atatürk~

...

Beğeni ve yorumlarınızı çok görmeyin arkadaşlar. Burada verilen bir emek var, lütfen saygı duyun.

...

Birge...

Sessizlik bir çığ gibi büyürken gözlerimi kırpmaya bile çekiniyordum. Tamam beklediğim şey bu değildi, kahretsin, ben herşeyi elime yüzüme bulaştırmak zorunda mıydım sanki? Kadının duruşunda bile korku salan bir yapısı vardı yahu, ben bundan nasıl korkmayayım ki şimdi?

"Senin aşkından ölüp bittiğin kız bu mudur, Asaf?" Dedi katı sesi evde yankılanırken.

Bu hanım ağa kılıklı kadından korkmaya başladım Birge.

Al bende de o kadar Nuriye. Bana 'bu' demesi garibime giderken kadının gözleri üzerimde derin bir biçimde dolaştı. Neyse ki üzerimde siyah kalın eşofman takımı vardı, Batmanlı pijamalarım yoktu. Saçlarımi elimle düzelterek nefesimi tuttum, babaannesi gerçekten hanım ağa gibi duruyordu.

"Bana Asaf deme." Dedu Sungur ters bir sesle. "Ben sizi yarın çağırmıştım, neden bugün geldiniz?"

Kaşları çatıldı. "Seni kaç kere aradığım hakkında bir fikrin var mı oğlum? Bize evlendikten sonra haber verseydin, çok erken söyledin. Hatta belki çocuklarınızla gelirdiniz yanıma, niye acele ettin ki?"

Gücenmişti, gözlerinden belliydi. Her ne kadar gözleri sert baksa da Sunguru sevdiği açık bir şekilde orradaydı. Darılması normaldi, kendimi yerine koyduğumda gerçekten onu anlıyabiliyordum. Sungurun sıcak ve nasırlı eli ona nazaran küçük kalan elimi hapsetti.

Şu götünde kurt olan kalbine söyle Birge, rahat dursun. Birgün yerinden çıkacak diye korkuyorum.

"Bunları sonra sana sakin bir şekildeyken anlatırım babaanne, yorgunum şimdi. Mecalim dahi yok." Dedi gerçektende bitkin bir sesle.

Burada yaklaşık iki aydır tanışıyorduk ve ben onun her gün yorgun olmasına rağmen ağzından bir kere 'yorgunum' kelimesini duymamıştım. Bunu büyük ihtimalle babaannesinin sorgusundan kaçmak için söylüyordu. Görünüşe göre fazlasıyla işe yaramış benziyordu. Babaannesinin yüzü yumşadığında kız kardeşi hâlâ sesli bir şekilde turşu yiyordu. Turşuyu bende severdim ama o neredeyse elinde ki kavanozu bitirmiş olmuştu.

"Önce tanıştır beni gelinimle, ondan sonra ne bok yersen yersin."

Anlaşılan bu ailede herkes küfür ediyordu. Gerçi Sungurun böyle olmasına bakarsak gayette normaldi. Ama kafamı kurcalayan bir soru vardı, Sungur yetimhanede büyümüştü. Peki babaannesi, o neden sahip çıkmamıştı torununa? Üzerinde ki kıyafet ve mücevherlerine bakacak olursak fazlasıyla zengin olduğu barizdi. Durumu bu kadar iyi görünürken neden torunlarının yetimhanede kalmasına izin vermişti?

Bu adamın hayatı sandığımdan daha karmaşıktı. Anlaşılamaz ve zorlayıcıydı. Hayatıda ondan izler taşıyordu, sır küpü.

"Babaannem Pamuk," Dedi bir eliyle babaannesini göstererek. "Babaanne bu da Roza, kafamı gelin getir diye yediğin için evlenmek üzere olduğum kadın."

Ha yani sırf başının etini babaanesi yediği için seninle evleniyor?

Gerizekalı, biz zaten benim özgürlüğümü sağlamak için evleniyoruz. Sahte ve anlaşmalı. Hepsi bu kadar.

GÜL KOKAN BARUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin