Güneşin doğmasıyla Cem'in eve gelmesi bir olmuştu.Sözde işleri vardı ama hiç sabahlamazdı işyerinde,haliyle eve sabaha karşı gelmesi evdekilerin teoriler üretmesine sebep olmuştu. Çalışanlar kendi aralarında hem konuşuyor,hem gülüşüp hem de zavallı kızcağız diye üzülüyorlardı. Cem tüm sakinliğini koruyarak ölen eşinin odasına çıktı ve yataklarına uzandı. Kafasını koyduğu yer yastık değil de karısının bacakları gibi hayal ediyordu.
"Sevgilim...Bugün Defne geldi..."diye mırıldandı gözleri dolarken.İçinden geçirdiği bir sürü anıyla birlikte duvardaki resme bakıyordu. Resimde Dilan'ın 8 aylık hamile hali ve ona sarılan Cem görünüyordu. Dilan'ın üzerinde beyaz bir elbise ,kafasında hasır bir şapka vardı ve gülümsüyordu. Her şeyden habersiz çok mutlu görünüyordu. Kızlarına isim buldukları gün çekilmiş bir fotoğraftı o. Dilan ,Defne ismini çok beğenmiş ve kızına yakıştırmıştı.Cem için Dilan'ın beğenmesi yeterliydi zaten.O ne derse sular duruyordu her zaman...
Cem ,anılara dalarken gözünden bir damla yaş yatağa süzüldü. İçinde verdiği savaş sanki hiç bitmeyecek gibiydi.Defne onun canıydı,kızıydı...Ama aynı zamanda karısının ölüm nedeniydi.Bunu aşamıyordu,yıllardır da aşamamıştı.Defne'yi görmeyi göze alamamıştı. Şimdi de korkuyordu,kızına ne diyebilirdi ki? Ben babanım mı? Ya da gel her şeyi unutalım mı? Ne de olsa yıllardır arayıp sormamış hayırsız bir babaydı o. Kızını suçlamak sahip çıkmaktan çok daha kolay gelmişti ona. Vicdanı ona bunları fısıldarken o hala kin tutuyordu onun doğduğu güne. Dilan'ı hayal etti. Ona gökyüzünden kızarak baktığını düşünüyordu ki mantıklı bir düşünceydi bu. Dilan yaşasaydı,kızına sahip çıkmamış bir adamla bir dakika bile evli kalmazdı. Düşünce işkencesinde boğulurken hayal ve rüya arasında Dilan'ın silüetini gördü.
"Buradasın"diye mırıldandı. Yatakta uzanırken sanki Dilan onun başını okşuyordu. Dilan'ın hayali onunla konuşmaya başladı.
"Kızımızı sevmiyor musun Cem?"
Cem korkmuştu bu soruya cevap vermeye ama ona bakarak konuşmaya başladı.
"Sevmemek olur mu? O bizim bir parçamız...Ama ben yapamıyorum Dilan,ben onu gördüğüm her gün aynı günü yaşamaktan çok korkuyorum.Seni her gün kaybetmekten çok kork-" lafını devam ettirememişti çünkü sesi titremişti gözleri kanlanmıştı Dilan'ın hayali yine ona bakarak konuştu.
"Sen de söyledin, o bizim kızımız Cem.Onun senden başka hiç kimsesi yok. Beni böyle daha çok üzüyorsun.Kalbim ızdırap içinde kızımıza yuvamızda bir hayat ver.O bunları hak etmiyor,annesi zaten yanında olamıyor bari babasını ondan alma daha fazla. "
Dilan'ın söyledikleri Cem'in kulağında yankılanırken birden yattığı yerde sıçrayarak uyandı Cem. Aklı başından gitmiş gibiydi ama toparlanmalıydı ve kimseye zayıf görünmemeliydi.Kendi kızına sahip çıkıcaktı Dilan bunu isterdi ama kendisi de bunu nasıl yapacağını bilemiyor, kızının dün gece nasıl kırıldığını tahmin edebiliyordu. Telafi etmek istercesine kolundaki saatine baktı.Sabah 9 olmuştu bile.Odadan hızlı bir şekilde çıkarak aşağı indi.
"Fatma Hanım"diye yardımcılarından birine seslendi. Fatma Hanım hızlı adımlarla Cem'in yanına geldi ve gülümsedi.
"Buyrun Cem Bey?"
"Defne için dün burada olamadım ama bugün birlikte kahvaltı yapmak istiyorum.Kendisi henüz kalkmadıysa siz haber verirsiniz.En geç 10'da masada olsun lütfen." dedi Cem.
"Tabi efendim.Kız kardeşiniz de gelecekler mi? Ona göre bir masa yapalım."
"Hayır şimdilik iki kişiyiz ama akşam birkaç misafir olabilir."dedi ve Fatma'ya kolay gelsin diyerek yukarı hazırlanmaya çıktı.Fatma ise baba ve kızın ilk kahvaltısını hazırlamak için gülümseyerek mutfağa koşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamın Evi
Teen FictionDefne, annesini doğumda kaybetmiş, uzun yıllar boyunca anneannesi ve dedesiyle ufak bir kasabada yaşamış genç bir kız. Dedesinin ölümünün ardından, hayatının bu aşamasında babasının yanında olması gerektiğine inanan anneannesi, Defne'nin babasıyla...