Caner kalbi kırılmış bir halde terastan ayrılırken adımlarını hızlandırarak Ege'ye yetişmişti. Ege dışarıda bir köşede birinden bulduğu sigarayı yakmak üzereyken Caner hızlı ve sinirli bir şekilde ona seslendi. Sesi sert ve sinirliydi.
"Şş, sarı çocuk"
Ege, Caner'i karşısında görünce az önce tanık olduğu olayı hatırlayarak sinirlendi fakat sakin kalmaya çalıştı. Caner'in yüz ifadesinden, bir şeylerin ters gittiği açıkça anlaşılıyordu.
"Ne diyorsun be sen?!" Ege, kendini tutmaya çalışsa da Caner'e birkaç adım atarak yaklaştı. Caner, bu olaylara daha fazla dayanamayıp sinirli bir şekilde gülerken, Ege onun ne yapmaya çalıştığını merak ediyordu.
"Sen kazandın! Tebrikler. Bitti, ben çekiliyorum."
Ege, Caner'in dediklerini anlamlandırmaya çalışsa da hiçbir şey anlamıyordu. Az önce sevdiği kişinin onu öptüğünü görmüştü ve şimdi o karşısına geçmiş saçmalıyordu. Ege, Defne'nin yukarıda yalnız kaldığını farkına vardığında Caner kırmızı gözlerle Ege'ye bakıp konuşmaya çalışıyordu.
"O seni seçti diyorum, burada boş durma koş git yanına "
Ege, Caner'in söylediklerini anlamaya çalışırken, Caner zaten arkasını dönmüş ve ayrılmıştı. Yukarıda ne olduğunu bilmiyordu ama Defne'nin yanına gitmesi gerektiğini biliyordu. İki insan neden öpüştükten hemen sonra ayrılırdı ki? Ege'nin aklındaki bu soruların cevaplarını sadece Defne verebilirdi. Endişeyle elindeki sigarayı yere atıp terasa doğru hızla yöneldi.
Defne, yere çökmüş ve çaresizce ağlarken, şimdi ne olacağını sürekli kendine soruyordu. Acaba Caner gerçekten onunla olan arkadaşlığını sonlandıracak mıydı, yoksa sadece sinirli olduğundan mı öyle demişti? Her şeyi hak ettiğinin farkındaydı; sonuçta onun dostluğuna ihanet etmişti. En çok da Caner'i kırdığı için üzülüyordu.
Ege, Defne'yi yerde ağlarken görünce ne yapacağını şaşırdı ve hemen yanına koştu. Onu kollarıyla sararak kaldırdı. Defne, şaşkın gözlerle Ege'ye bakarken, Ege hiçbir soru sormadan sıkıca ona sarıldı. Defne hıçkırarak Ege'nin omzunda ağlarken , Ege onun saçlarını okşuyordu. Anlamlandırmaya çalışsa da başaramadığı için, sadece Defne'nin iyiliği için çabalıyordu. Kalbini kıran o görüntüyü görmemiş gibi yapmak zorunda kalmıştı.
Defne kafasını kaldırıp şiş gözlerle Ege'nin yüzüne baktı, yorgundu ve neredeyse bayılacaktı. Cevaplaması gereken sorular olduğunu biliyordu ama Ege'ye ne söyleyebileceğini bilmiyordu. Aklındaki tek şey Caner'in onu affedip affedemeyeceğiydi. Hazel Hanım'ın yaptığı makyaj gözyaşlarıyla birlikte birbirine girmişti ve rimeli yanaklarına akmıştı. Korkunç bir cadıya benziyordu.
"İyi misin? Seni eve bırakayım."
"Kendim gidebilirim..."dedi Defne. Telefonunu almak için küçük el çantasına elini atmıştı ki tam o esnada gözleri karardı ve baygın gözlerle Ege'ye baktı. Ege onun bayılacağını anlayıp hızlıca kucakladı. Paniklemişti ve Defne'ye bir şey olacağından endişeliydi.
Defne ,Ege'nin kucağında olduğunu hissedebiliyordu ama tepki veremiyordu. Bir süre dışarıdaki sesleri duyabilse de çok geçmeden bilinci gitmişti. Ege ne yapacağını bilemediği için Defne'yi sıkıca tutarak terastan çıktı. Bir taksi bulup Defne'nin adresini söyledi.
Ertesi Gün
Defne, ertesi sabah hasta gibi yataktan çıkmazken, Cem endişeyle kızının başına gelenleri anlatmasını bekliyordu. Dün onu eve getiren çocuk kimdi? Caner yerine neden o gelmişti? Kafasındaki sorulara cevap arıyordu ama bulamıyordu. Kızı eve geldiğinde perişan bir haldeydi; Caner'i arayıp hesap sormak istemişti fakat telefonu kapalıydı. Ömer'e sorduğunda ise bir yanıt alamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamın Evi
Teen FictionDefne, annesini doğumda kaybetmiş, uzun yıllar boyunca anneannesi ve dedesiyle ufak bir kasabada yaşamış genç bir kız. Dedesinin ölümünün ardından, hayatının bu aşamasında babasının yanında olması gerektiğine inanan anneannesi, Defne'nin babasıyla...