Birkaç gün sonra ...
Ege, babasının arabasını hurdalık ettikten birkaç gün sonra; evinde uzanırken kapının alacaklı gibi çalmasıyla endişe içinde uzandığı yerde doğruldu. Daha saat yedi buçuktu ve arkadaşlarının çoğu da muhtemelen okula gitmeye hazırlanıyordu. Bu saatte ne Defne ne de diğerleri gelebilirdi çünkü herkes okula gidiyordu.
Belini tutarak kalktı ve hâlâ çalan, aynı zamanda deli gibi yumruklanan kapıya doğru yürüdü. Korktuğunu belli etmemeye çalışarak çenesini kasıp kapıyı açtı. Karşısında gördüğü kişiyle geri çekilmesi bir olmuştu ve kafası istemsizce eğilmişti.
"Sen büyüdün de babana karşı gelecek adam mı oldun?" diye seslendi karşısındaki kişi. Ege ise gözlerini yerden kaldırmadan geriye doğru adımlar atarken adam sinirli bir sesle tekrar bağırdı.
"Sen babana meydan okuyacak adam mısın be?! Seni ayağımın altında böcek gibi ezerdim de dua et ki benim kanımdan olan tek varisimsin. Bir ağabeyin ya da kardeşin olsaydı seni bir kere düşünmez gebertirdim."deyip Ege'yi eliyle ittirdi.
"Hayırsız! Annesi kılıklı, nankör köpek!"
Ege, gözleri dolmaya başlarken gururlu bir şekilde kafasını kaldırdı ve kaşlarını çatarak babasına baktı.
"Ne istiyorsun benden ? Kabul etmiyorum dedim, senin gibi o pisliği arkadaşlarıma satmayacağım, insanları zehirlemeyeceğim!"
Adam kendini dikleştirdi ve çelme takarak Ege'yi yere düşürdü. Ayağındaki rugan ayakkabılarıyla Ege'nin göğsüne bastı ve yüzüne bakarak konuştu.
"Senin pislik dediğin şey sahip olduğumuz her şeyin karşılığı, madem istediğimi yapmıyorsun, dayaktan da laftan da anlamıyorsun ben de üzerindeki tüm desteğimi, elinde avucunda olanı alırım. Bakalım hangimiz meydan okuyor örümcek kafalı çocuk. "dedi ve Ege'nin göğsüne biraz daha sert bir şekilde bastı. Ege nefesi kesilene kadar sessizce yerde uzanıp babasına bakarken, nefesinin kesilmeye başladığını fark edince babasının ayağını tutup ittirmeye çalıştı. Direndi ama babası da göğsüne basmak için daha çok güç uyguluyordu. Adam çocuğunun nefessizlikten öleceğinden emin olduğunda ayağını kaldırdı ve nefes almasına izin vererek güldü.
"Kendini bile korumaktan acizsin, bir de arabamı hurdaya çevirerek bana meydan okuyorsun. Benim o arabanın yenisini almam bir gün bile sürmedi. Biraz tek başına kal da hayatın gerçeklerini öğren, belki o zaman asla satmam dediğin şeyleri satmak için bana yalvarırsın ve babanın oğlu olursun. "
Ege nefes almaya çalışarak doğrulurken babasına bakıp ayaklandı.
"Senin gibi olacağıma ölürüm daha iyi, asla senin gibi şerefsiz biri olmayacağım! "dedi. Ege hala babasına meydan okuyordu ve delirmiş gibiydi. Babası Ege'ye cevap vermedi ama karnına doğru kuvvetli bir tekme attı sonrasında ise telefonunu eline alıp birini aradı.
"Gelin hadi, mesai başladı" dedi ve telefonu kapatıp ceket cebine koydu. Yüzünde intikam gülüşü vardı ve büyük bir keyifle Ege'nin yüzüne baktı.
"Hoşça kal oğlum, babana muhtaç olduğunu yalvarmanı görmek için sabırsızlanıyorum ama biliyorum ki bu çok uzun sürmeyecek." dedi ve arkasına bile bakmadan oradan çıktı.
Birkaç dakika içinde, ev onun adamlarıyla dolup taşmıştı. Ege, olan biteni anlamadan adamlar üst kata çıkmaya başladığında, yeniden dövülmek istemediği için korkuyla geri çekilmeye başladı. Hepsi üst kata çıktıktan sonra bir terslik olduğunu hissedip merdivenlere doğru ilerlerken, bahçeden gelen bir sesle yönünü değiştirdi.
Bahçeye vardığında adamların pencereden aşağı kıyafetlerini, bavulunu ve diğer özel eşyalarını attığını gördü. Anlamadığı için bağırmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamın Evi
Teen FictionDefne, annesini doğumda kaybetmiş, uzun yıllar boyunca anneannesi ve dedesiyle ufak bir kasabada yaşamış genç bir kız. Dedesinin ölümünün ardından, hayatının bu aşamasında babasının yanında olması gerektiğine inanan anneannesi, Defne'nin babasıyla...