Caner sabah erkenden kalkıp okul öncesi sitede biraz dolaşmak istemişti. Kendini de birdenbire Defne'lerin evinin önünde bulmuştu. Sabahın sakinliği ve sessizliği onun işine geliyordu. Ruhen yorgundu ve yeniden bir enerjiye ihtiyacı vardı. Defne'nin evinin önünden geçerken gözü onun penceresine kaydı. Bunu yapmaması gerektiğini biliyordu, ne de olsa Defne'nin artık bir sevgilisi vardı, onun için bu hisleri beslemesi etik değildi. Üstelik o kişinin gelip Defne için onunla konuşması Caner'i bihayli etkilemişti. Birbirlerini sevmedikleri halde sevgilisi için kendisiyle konuşan kişi gerçekten Ege miydi, şaşırıyordu. Onu Defne'den önce serseri ve kızların kalplerini paramparça eden aşağılık bir bağımlı olarak tanıyordu. Anlıyordu ki Defne geldi geleli yalnızca ona değil herkese iyi gelmişti. Keşke bu kız kendinde olan şeyi görebilse ve kendini de bu kadar üzmese diye düşündü.
Caner bunları düşünürken ve pencereye bakıp gülümserken Hazel Hanım da yürüyüşe çıkmıştı. Üzerinde spor kıyafetleri vardı ve Caner'in eve baktığını görüp yaklaştı. Caner dalgınlığından ne kendisine bakan kadını ne de yanından geçen köpeği görüyordu. Hazel Hanım yanına gelen köpeğin kafasını okşadı ve Caner'e doğru yaklaşmaya devam edip gülümsedi. Caner dalgın bir şekilde bakınırken Hazel Hanım'ı görüp toparlandı.
"Günaydınlar"
"Günaydın Caner Bey, iyi misiniz?"
Hazel, Caner'in Defne'yi sevdiğini bildiği için onun sabah sabah neden burada olduğunu anlayabiliyordu. Tatlı bir şekilde gülümseyerek ona bakıyordu.
"İyiyim Hazel Hanım,siz?"
"İyi... Yürüyüşe çıkacaktım."
"Defne iyi mi?"dedi Caner morali bozuk bir şekilde. Hazel Hanım ,Caner'in Defne'yi merak etmesinden içten içe hoşlansa da bunu belli etmemeye çalışarak cevap verdi.
"Cem Bey ile gece çok geç geldiler ama sanırım sorunlarını hallettiler. İyi olduğunu düşünüyorum."
"Sevindim. Teşekkürler.İyi sporlar"dedi Caner ve ardından kendi evine doğru yürümeye başladı. Hazel Hanım ise Caner'e gülümsedikten sonra diğer tarafa ilerledi.
Caner eve gider gitmez kendini yatağa attı ve Defne'yi düşünmeye devam etti. Kafasını kurcalayan milyon tane şey vardı. Ondan uzak kalmayı denemişti ama ona olan duygularını silmeye yeterli olmamıştı bu. O gider gitmez Ege'yle birlikte olması bile ona karşı hislerini bitirmeye yetmiyordu. Defne'nin dudaklarını hala dudaklarında hissedip duruyordu. Kalbini tuttu ve gözlerini tavana dikti.
"Bunu nasıl yapıyorsun?"
"Yanımda değilken bile nasıl dokunabiliyorsun"
Bunları söylerken kalbinin üzerindeki eli dudaklarına getirdi ve gülümsedi. O gece Defne onu Ege'yi kıskandırmak için öpmüştü ama sonuçlarını düşünmemişti. Caner'in kırılacağını veya onun dudaklarını her gün hissedeceğini düşünmemişti. Caner gözlerini sıkıca kapattı ve bunları düşünmemesi gerektiğini bir kez daha kendine söyledi.
"Biz sadece arkadaşız."
Ondan uzaklaşmak için gittiği yerde birçok kızla tanışmıştı ve hatta sosyal olmaya da çalışmıştı ama asla Defne'nin hissettirdiği en ufak şeyi bile hissettirememişlerdi. Yalnız aşk için değil arkadaşlık için de bu böyleydi. Onun farklı bir enerjisi vardı ve kimse gibi değildi. Biraz aptaldı, hatta bazen tam bir ergen ama yine de Caner'i ona çeken görünmez güçleri vardı.
Caner ne yapacaktı ? Ege'nin söylediği gibi arkadaşı olarak onun yanında mı olacaktı ya da kendine söz verdiği gibi Defne'yi hayatından silecek miydi? Defne'yi görmezden geldiğinde üzüldüğünü görmüştü ve tabii ki buna öylece bakıp geçemiyordu. Defne'yi arkadaş olarak da çok seviyordu. Defne onu öpmemiş olsaydı belki arkadaş kalabilirdi ama şimdi sanki ona ait bir şeyleri vücudunda taşıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamın Evi
Teen FictionDefne, annesini doğumda kaybetmiş, uzun yıllar boyunca anneannesi ve dedesiyle ufak bir kasabada yaşamış genç bir kız. Dedesinin ölümünün ardından, hayatının bu aşamasında babasının yanında olması gerektiğine inanan anneannesi, Defne'nin babasıyla...