Defne boğazına dizildiği akşam yemeğinden sonra babasının yüzüne bile bakmadan odasına çıkmıştı.Ufak bir sinir krizi geçirerek elindeki telefonu bir yere fırlatıp ayakkabısını boy aynasına fırlattı. Kırılan ayna parçaları yere dökülürken hızla odasının kapısını kilitledi ve yerden bir ayna parçası aldı. Titrek elleri kırık ayna parçasını zar zor tutarken bileğine doğru aynayı bastırdı.Derin bir nefes aldıktan sonra kendisine gelip elindeki camı yere fırlattı. Korkarak yatağına geçip yastığını kucakladı.Az önce o kendine zarar vermeyi mi düşünmüştü?
"Allah'ım sen affet beni"dedi ve yutkundu.Alt dudağını dişlerken kafasının içinde neden böyle delice bir şey yaptığı geçiyordu. Bir sinir yüzünden canımdan mı olmak istedim diye sormadan edemedi kendine. Daha sonra yaşamak kadar güzel bir şey olmadığını düşünüp durdu.Babasına olan öfkesini kendini öldürerek dindiremezdi,o böyle biri değildi. Yaşamayı da çok seviyordu. Anneannesi,dedesi ve eski hayatını özlüyordu. Annesinin ona yazdığı defteri eline aldı rastgele bir cümle seçip okudu
Sen dünyanın en şanslı bebeği olacaksın çünkü baban seni tüm kötülüklerden koruyacak bebeğim. Bugün sen biraz bizi korkuttun,baban neredeyse kalpten gidecekti ama senin iyi olduğunu öğrenince öyle mutlu oldu ki... Eminim bunları okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaksındır.
Defne yazıyı okuduktan sonra istemsizce ve histerik bir şekilde güldü. Deliriyor muyum acaba diye birkaç saniye düşündükten sonra defteri başucundaki çekmeceye koydu. Babasının nasıl tepki verdiğini, annesinin ona ne demek istediğimi anlayacaksın derken neyden bahsettiğini anlayamamanın verdiği öfkeyle yataktaki yastığı yere fırlattı. Babasının onun için korkmasını istiyordu ama Cem onun geçen gece evde bile olmadığını fark etmemişti. En iyisi baba-kız hikayesini bırakıp yalnızca kendime odaklanmalıyım diye düşündü. Sağlıklı olmanın tek koşulu buydu. Sadece ve sadece kendini düşünmek,kendin için yaşamak. Defne sadece istediği şeyleri yapan bir ergen olmak istiyordu. Yaşının insanı olmak... Genç olmak.
Yarım saat kadar düşünceler içerisinde yatağında uzanırken birden telefonuna gelen mesajı hatırladı.Bilinmeyen numaradan gelmişti ve dışarıya davet ediyordu. O mesajı okurken bir mesaj daha gelmişti.
Bilinmeyen numara: Cevap vermek için çok az bir süren kaldı...
Defne mesajı okuduktan sonra yazan kişinin kim olabileceği üzerine düşündü.Caner olabilirdi ama onun zaten numarasını almamış mıydı?Belki de Ege olabilirdi ama numarasını nereden bulacaktı ki ?En iyisi sormak diye düşündü ve kimsiniz diye bir mesaj attı.
Bilinmeyen numara: Çok sevdiğin biri ;)
Bilinmeyen numara: Ve yakışıklı.
Bilinmeyen numara: Ege yani
Defne mesajlar geldiğinde gülümsedi ve hemen Ege'yi telefonuna kaydetti. Ardından hızlıca cevap yazdı.
D:Tamamdır,nereden alacaksın beni?
D:Ben birazdan bizim sitenin önünde olurum.
Defne bir süre telefona bakıp tebessüm ettikten sonra telefonu şarja takıp hazırlanmaya başladı.Üstüne hızlıca bir eşofman takımı giyip saçlarını ördü ve kırık aynadan kendine baktı.Babasının açtığı yaraları bir başkası sarabilir mi diye düşünüyordu. İçindeki heyecan ve korkuyla titrerken kendini sakinleştirmeye çalışırken gelen mesajla irkilerek hemen telefonu eline aldı.
Ege: Geldim,nerdesin?
Defne mesajı okurken bir yandan da ayakkabısını giymeye çalışıyordu. Mesajı beğenip hemen cebine koydu ve ayakkabısını giymeyi başardı. Kapıdan çıkarsa yakalanacağını düşündüğü için pencereden inebileceğini düşündü ve pencereye doğru yürümeye başladı. Nasıl yapacağını bilmediği için pencereyi açıp dışarı doğru baktı. Çok yüksek olmadığı için sevinmeye başlamıştı bile. Kafasında yapacaklarını planlayarak ilk adımını bir borunun üzerine atarken yakındaki ıhlamur ağacından ve pencereden destek alıyordu.Biraz tırmandı biraz da ağaca sarıldı ve bir şekilde aşağı indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamın Evi
Teen FictionDefne, annesini doğumda kaybetmiş, uzun yıllar boyunca anneannesi ve dedesiyle ufak bir kasabada yaşamış genç bir kız. Dedesinin ölümünün ardından, hayatının bu aşamasında babasının yanında olması gerektiğine inanan anneannesi, Defne'nin babasıyla...