Günler çok hızlı geçiyordu ,Defne'nin hayatında her şey yolunda ve güzel gidiyordu. Kalbini canlandıran bir aşk ,eğlenceli arkadaşı ve onun için bir şeyler yapmaya çalışan bir babası vardı. Babasıyla birlikte annesinin yaptığı tarifleri denemek için mutfaktaydılar. Cem, mutfakta yemek yapan kızını izlerken geçen yılların acısını ve pişmanlığını hissediyordu. Keşke daha cesur bir adam, daha iyi bir baba olabilseydim diye iç geçiriyordu. Her şeye rağmen şimdi onunla yaşamaktan mutluydu ve her geçen gün bunu kalbinde hissediyordu.
Defne'nin önüne Dilan'ın en sevdiği yemek tariflerinin olduğu defteri koymuş ve mercimek çorbasını birlikte yapmak için kolları sıvamıştı ama Defne çorbayı yapmaya başlayınca hiçbir şey yapmadan durup onu izlemeye karar vermişti. Kızını ancak o başka şeylerle meşgulken ya da uyurken izleyebiliyordu. Defne mercimek çorbasının içine koyulacak sebzeleri doğrarken babasının onu izlediğini fark edip gülümsedi.
" Hani birlikte yapacaktık?"
Cem de gülümsedi ve kafa salladı. Defne'nin gülen gözlerinin içine baktı ve konuştu.
" Sen gayet iyi yapıyorsun diye mahvetmek istemedim."
Defne, başını sallayarak ve gülümseyerek sebzeleri kesmeye devam etti. Tam o sırada, masanın üzerindeki telefon çalmaya başladı ve Cem , hızla masaya yöneldi, arayanın 'LOVE' olarak kaydedildiğini görünce endişeyle Defne'ye baktı. Defne ise mahcup ve çekingen bir ifadeyle ona karşılık verdi, ellerini havluyla sildi ve telefonu eline aldı.
Defne, telefonunu açarak ve sakin olmayı deneyerek içeri geçti. Cem, düşünceli bir ifadeyle soğanı soyup doğramaya koyuldu. Kızının bir sevgilisi olmasına hiç sıcak bakmıyordu, hele ki bu çocuk o hayırsızsa, onaylaması kesinlikle mümkün değildi. Yeni kavuştuğu kızının öyle pis erkeklerle birlikte olması düşüncesi onu çılgına döndürüyordu ve belki de ilk kez kızını bu kadar kıskanıyordu. Etraftaki erkeklerin ona zarar vereceğini düşünmeden edemiyordu. O, birini sevmek için çok gençti; hatta daha bir çocuktu. Kendi içinde bir savaş yaşarken, Defne telefon konuşmasını bitirmiş ve yanına gelmişti. Sanki hiçbir şey olmamış gibi mercimekleri ve sebzeleri tencereye ekledi ve babasına doğradığı soğanları vermesini istedi. Cem, karmaşık bir ifadeyle, kesme tahtasını kızına uzattı ve lavaboda ellerini yıkadıktan sonra tezgahın bir köşesine dayandı. Kafasında onu yiyip bitiren bu şeyi söylemeden daha fazla yapamayacaktı.
"Arayan o çocuk muydu?"
"O çocuğun bir adı var. Ege."
"Öyleyse neden onu adıyla kaydetmedin?"
Defne şaşkın bir şekilde Cem'e bakıp yüzünü buruşturdu.
"Sana gerçekten inanmıyorum telefonuma mı baktın?!"
Cem kaşlarını çattı ve ciddi görünmek istercesine omuzlarını dikleştirdi. Kızının onu artık babası olarak saymasını istiyordu.
"O çocukla görüşmeni istemiyorum Defne."
Defne'nin kaşları birden yukarı kalkarken Cem'inkiler daha da çatılmıştı.
"Sen bana karışamazsın!" Defne tencerenin kapağını sertçe kapatırken babasına sesini yükseltmişti.
"Sen bu evde yaşıyorsan ve ben de senin babansam her şeye karışırım."
Defne sinirden gözleri dolmuş bir şekilde Cem'e yaklaştı. Gözleri neredeyse dolmak üzereydi ve gergindi.
"Ben onu seviyorum ve sen istedin diye ondan ayrılmayacağım. Asla!"
Cem de daha fazla dayanamadı ve sesini yükselterek Defne'nin üzerine doğru yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamın Evi
Teen FictionDefne, annesini doğumda kaybetmiş, uzun yıllar boyunca anneannesi ve dedesiyle ufak bir kasabada yaşamış genç bir kız. Dedesinin ölümünün ardından, hayatının bu aşamasında babasının yanında olması gerektiğine inanan anneannesi, Defne'nin babasıyla...