Kırık Cam

91 13 8
                                    

Hazal - Günümüz -

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hazal - Günümüz -

Gün doğarken yatak odasına geçiyorum. Ayaklarımda havlu çoraplar, sessizce hareket ediyorum. Can'ı uyandırmak en son isteyeceğim şey. Uykusunu bölmeyi tabii ki dert ediyorum ama asıl dikkat sebebim beni uyanık görmemesi. Sorgulayacak, serzenişte bulunacak ve tüm bunlar sabahın bu saatinde canımı çok sıkacak.

Beyaz ipek sabahlığımı sessiz olmaya gayret ederek çıkartıyorum, ince pikenin altına girip yastığımın ucunu kollarımla sarıyorum. Can'ın kolları belimi kavrıyor, çıplak omzumu öpüyor. İrkilsem de belli etmiyorum. "Seni yakaladım." diyor fısıldayarak. Evde ikimizden başka kimse yok, fısıldamasının tek sebebi ise aramızdaki ateşi harlamak.

Gülümsemeye çalışarak yüzümü ona dönüyorum. Dudaklarımı öpüyor, bedeni yavaşça üstüme doğru çıkıyor. Geceliğimin askısını aşağı doğru çekerek göğüslerimi ortaya çıkartıyor. Öpüyor, öpücüklere doyamayan bir yapısı var. Gıdıklanıyormuş gibi kıvranıyorum, beni bedeniyle sabitliyor. Başını kaldırıp kızaran yanakları eşliğinde bana bakıyor. Kıvırcık saçı dağılarak kaşlarını keskin bir açıya kavuşturmuş. "Baba olmak istiyorum." diyor.

Tenim ürperirken yana kayıyorum. Gecelik askımı düzelterek Can'a keskin gözlerle bakıyorum. "Sana hazır olmadığımı söylemiştim."

"Yıllardır hazır değilsin ama. Anlayamıyorum." Hala fısıldıyor. Bu sefer evin huzurunu ürkütmek istemiyor. Neticede huzuru sağlayan o, muhafaza eden de o olacak.

"Çok çalışıyorum, biliyorsun. Sana bile vakit ayıramıyorum. Bir çocuk emek ister, doğurup bir köşeye atacağım bir bebeği istemiyorum."

"Ben varım, ben bakarım." Yalvaran tınısından nefret ediyorum.

"Ben yokum ama." Yutkunuyorum. Yanaklarım kıpkırmızı olmuş olmalı. Az önce hissetmediğim şehvet değil de öfkem bana renk katıyor.

"Sen hiç yoksun ki. Buranın sıcak bir yuva olmaya ihtiyacı var. Hazal ben... Ben buna daha fazla devam edemiyorum." Yataktan çıkıyor.

Afallıyorum. "Ne yapıyorsun?" diyorum. Nabzım çok yüksek ama bedenim aksi gibi kaskatı.

"Özel alana ihtiyacı olan sadece sen değilsin. Nefes almalıyım." Üzerine ceketini alıp odadan çıkıyor.

Nefesim kesiliyor. Burun kemerim sızlar, gözlerim yaşarırken öfkeli bir çığlıkla elime geçen ilk nesneyi kapıya fırlatıyorum. Gece başucumda duran zarif su bardağım bu ve her yer onun kırıklarıyla dolu. Rahatlamaya başlıyorum. Nefesim düzene giriyor. Kırık cam parçaları gözümün önünde süzülüyor. Bir bütün değiller artık, kusurlu olmak aslında bu kadar kolay. Yüzümdeki kasları oynatarak mimik denemesi yapıyorum. Gülümsüyorum ve öylece süzülüyorum yatağa. Cenin pozisyonunda kıvrılıp halıya ve kırıklara bakmaya devam ediyorum. Dünya yok olmadı. Ev başımıza yıkılmadı. Kusur hayatın her detayı gibi olağan, diye düşünüyorum. Düşünceler ninni gibi. Sabahın yedisinde deliksiz bir uykuya dalıyorum. Uzun zaman sonra ilk kez bu kadar huzurluyum.

 Uzun zaman sonra ilk kez bu kadar huzurluyum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sonsuza KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin