Kutu

23 4 0
                                    

Dilara - Günümüz-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dilara - Günümüz-

İşte bunu beklemiyordum. Bir süre duyduklarımı sindirmeye çalışıyorum. Can, Hazal'ı terk etmiş. Bu, mutlak bir doğrunun çürütülmesine eşdeğer. Hazal kusursuz biri, her anlamda. Az önce söylediklerimde ciddiydim. O gerçekten de her şeyin en mükemmeline sahip ve bazı gündüz düşlerimde kendimi Hazal olarak hayal ediyorum ki bunların bir tanesinde beni kesinlikle yakaladınız.

Ama yanlış anlaşılmak da istemem. Sevmediğim ve mecbur olduğum bir hayatın içinde değilim. Rutinimi, çocuklarla gelen sürpriz her şeyi, evimi ve Cem'i seviyorum. Ben sadece... çocuk doğurmayan birinin, çatlaktan yoksun bir vücudu var diye benim hafif tombul bedenime burun kıvırmasını kabul edemiyorum. Haksız bir isyan sayılmaz, öyle değil mi?

Yutkunarak "Özür dilerim." diyorum. "Evden çıkışım tam bir kabustu, hala kendime gelemedim sanırım." Hazal'ın elini tutuyorum. "Sana çıkışmak gibi bir niyetim yoktu. Gerçekten."

Bana inanmadığını görebiliyorum, çünkü çıkışmayı istemiştim. Cidden istemiştim bunu ve Hazal'a sesimi yükseltmek bir başkaldırı, bir zafer gibi gelmişti bana. Bu yüzden konuyu değiştirmek adına yanımda getirdiğim o çok gizli kutumu masanın üzerine koyuyorum. Hazal'ın kaşları... Ah pardon kalemle çizilmiş gibi biçimli kaşları hafifçe çatılıyor. O kadar hafif ki asla kırışıklık oluşmuyor alnında. Kumsal ise siyah gözlerini irice açıyor. "İnanmıyorum, bu lanet şeyi gerçekten de hala saklıyor musun?" diye soruyor.

"Bu benim için kıymetli bir şey." Hırçın tavırlı savunma içgüdüm devreye giriyor. Üstelik böyle bir tepki beklemiyordum. Geçmişte kötü şeyler oldu ama güzel şeyler de vardı ve Kumsal bunu gerçekten de yok sayıyor olamaz, öyle değil mi?

"Unutmaya çalıştığımız her şey o kutunun içinde." Kumsal'ın gözleri şimdi o kadar koyu ki masadan birazcık uzaklaşıyorum.

Sırtımı sandalyeye yaslayarak tekrar yutkunuyorum. "Can ya da çocuklar... Bunları konuşmak yerine eski güzel günleri yad ederiz diye düşünmüştüm. Her şeyi unutmak çocukluğumuzu cezalandırmak anlamına gelir."

Hazal dudaklarını nihayet aralıyor ama bakışları masanın üzerinde. Kutunun üzerinde. "Can evi terk etti diyorum ve bana bu kutuyu mu uzatıyorsun gerçekten."

"Çocukken çok güçlüydün ve hiçbir erkek için ağlamaz ya da onları sohbet konusu haline getirmezdin." Tek kaşımı kaldırıyorum. "Yıldönümü için toplandık aslında bugün ve hepiniz bunun farkındasınız. Can falan bahane. Yine de belki kim olduğunu hatırlamak istersin diye düşündüm Hazal.  Kutuyu da bu yüzden getirdim işte. Arınmak için."

Hazal dudaklarını sımsıkı kenetliyor. İçinden küfürler yağdırıyor belli ki ama dışı porselen. Kumsal onu tamamlayarak "Siktir git Dilara." diyor ama kutunun kapağını da yine o açıyor. Ortaya çıkan ilk şey ucunda yarım kalp olan iplikten bir kolye oluyor.

 Ortaya çıkan ilk şey ucunda yarım kalp olan iplikten bir kolye oluyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sonsuza KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin