Ergenlik

40 8 1
                                    

-2004 Sonbaharı-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-2004 Sonbaharı-

2004 yılı Dilara için hiç iyi başlamamıştı. Geçen haftaki doğum gününü annesi dahil herkes unutmuştu. Çünkü Meltem Ekmen'in hayatında çocuğundan çok daha önemli yeni bir gelişme vardı: Evleniyordu. Soyadı da artık Ekmen değil Cevher olacaktı. Benimki ne olacak, diye endişelendiğini hatırlıyordu Dilara. Hazal bu soruyu duyduğunda küçümseyici bir tavırla burun kıvırmıştı. "Sen babanın soyadını taşıyorsun şapşal. Annenin değişimleri seni hiç etkilemez."

Ama Hazal yanılıyordu. Soyadı belki etkilenmiyordu, doğru ama diğer yandan tüm hayatı değişiyordu.

Öncelikle artık evdeki kişi sayısı artacaktı. Dünyaya kafa tutan Dilara ve Meltem ikilisi tarihe karışıyordu. Diğer yandan annesinin ilgisi de bölünecekti ve evlerinde artık bir erkek yaşayacaktı. Bu erkek Dilara'ya ebeveynlik taslayacaktı ama Dilara'nın görüşmüyor olsa bile zaten bir babası vardı. Başka bir figürü bünyesi asla kabul etmeyecekti. Ne var ki istemediği bu değişikliği annesi deli gibi arzuluyordu. Meltem Ekmen, Çağrı Cevher için yanıp tutuşuyordu. Bu da Hazal'ın deyimlerinden biriydi işte. "Annen o kadar yalnız kalmış ki yatağını ısıtacak birini istemesi kadar doğalı olamaz." demişti göle taş sektirirken. Yasak bölge olan otoban karşısına geçtikleri bir güne aitti bu konuşma ve Dilara o an yanaklarının utançtan alev aldığını ve gözlerini otlardan ayıramadığını daha dünmüş gibi hatırlıyordu. Annesini uygunsuz bir şekilde hayal etmek iğrençti. Hazal niye sürekli iğrenç bir yetişkin gibi davranıyordu ki?

Beline bağladığı hırkayı düzeltirken aynadaki yansımasına baktı. Yanakları yine kırmızıydı, bu aralar sürekli utanıyordu. Utanıyor ve unutuluyordu. Okul formasına bakmamak adına zihnini başka şeylerle meşgul etti. Derin bir nefes aldı. Hafızasını yokluyordu, biyolojik babasına dair anılarını... ama bu anlar her zaman için koca bir boşluktu. Çünkü onu tanımıyordu. Dilara bir yaşına girmeden evi terk etmişti ve o günden beri de kızını hiç merak etmemişti. Dilara da elindeki tek şeye yani annesine sıkıca tutunmuştu. O kadar yapışmıştı ki annesine şimdi ondan ayrılırken sanki etinden bir deriyi sıyırırmış gibi acı çekiyordu.

"Ve kimse beni anlamıyor." diye fısıldadı. Önündeki ayna su lekeliydi, yerler eski bir yıpranmışlık sergiliyordu. Musluklar klorlu su akıtıyordu ama okulun en çok bu ikinci kattaki kızlar tuvaletini seviyordu. Çünkü burası onundu, onun, Hazal'ın ve Kumsal'ın. Tüm gizli şeyleri burada konuşurlar ve küçük sınıfları burada köşeye sıkıştırırlardı. Kimsenin canını gerçekten yakmamışlardı ama gözdağı vermek popüler olmanın ana kuralıydı. Onlar da sadece kurallara uyuyorlardı ama bugün kendini çok savunmasız hissediyordu. Beline bağladığı hırka kollarını eliyle yokladı. Sırrı güvendeydi. Musluğu açıp yüzüne su çarptı. Damlalar kirpiklerine yapışırken gözlerini kırpıştırdı. Tam o sırada içeri iki kız girdi, kol kolalardı ve önemli bir okul dedikodusunu birbirlerine haber veriyorlardı.

"Matematik sınıfında bir sıraya kan lekesi bulaşmış. Bana da Ceren söyledi."

"Yazık ama, kız kesin çok utanmıştır."

"Farkında değildir bence. Olsa sırayı silerdi." Yüzünü buruşturmuştu bunu söyleyen kız. Saman sarısı saçı sönüktü ve alttan sıkıca toplanmıştı. Sanki bu konuşulan, çok ayıp bir şeymiş gibi bir tavrı vardı. "Erkekler kendi aralarında dalga geçmeye başlamış bile. Ders programlarını araştırıyorlarmış." Aynanın karşısında kıyafetini düzeltmeye başladı. Gömlek ve kırmızı, gri renkli pileli etek giyiyorlardı forma olarak.

"Ne yapacaklarmış ki?" Diğer kız kiloluydu ve okul hırkasını giyen nadir öğrencilerden biriydi. Kıvırcık saçını da ıslatarak başına yapıştırmış ve öyle toplamıştı.

"Sence?" Saman sarısı saçlı kız gözlerini devirdi. "Bir önceki ders orada hangi sınıf varmış öğrenecekler işte."

"Ellerine ne geçecek ki öğrenip?"

"Erkekler işte. Her şeyi dalga geçme malzemesi olarak görüyorlar." Çıkışa yönelmişlerdi. "O kızın yerinde olmak istemezdim." Sesi azalarak yok olmuştu.

Ben de istemezdim ama ne yazık ki o kız benim, diye düşündü Dilara ve kendini tuvalet kabinlerinden birine kilitleyip hıçkırarak ağlamaya başladı. Bedeni değişiyordu, annesi değişiyordu ve Dilara bunların hiçbirini önleyemiyordu.

 Bedeni değişiyordu, annesi değişiyordu ve Dilara bunların hiçbirini önleyemiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sonsuza KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin