-2004 Sonbaharı-
Ormanın bitki örtüsü en yoğun olan yerine gelmişlerdi. Burası yasak bölgeydi. Burada bulunduklarını ailelerinin kesinlikle bilmemesi gerekiyordu, yoksa oda hapsinden çok daha beteriyle burun buruna gelirlerdi. Korkuyla etrafına baktı Dilara, serin havaya rağmen kıvırcık saç tellerinin dipten terlediğini hissedebiliyordu. Kötü kurt gerçekten de var mıydı acaba? Masaldaki gibi olmasa da ormanda vahşi hayvanların da yaşadığını belgesellerde izlemişti. Annesiyle akşamları bir şeyler izlemeye bayılırdı. Tüplü televizyonun cızırtılı ekranı hiç rahatsız etmezdi gözlerini. Çünkü en sevdiği insan hemen yanı başındaydı. Üstelik annesi o kadar güzeldi ki masallardaki kraliçeler aklına gelirdi ona baktığında Dilara'nın. "Ama çirkinleşecek." diye hayıflandı. Bu o kadar korkunç bir düşünceydi ki ekşiyen mimikleri sebebiyle, yüzünde aslında var olmayan çizgilerin belirdiğini ve kendisini yaşlı bir insanın buruşuk haline çevirdiğini hissetti.
"Kim çirkinleşecek?" Hazal otlarla kaplı, kuru bir toprak öbeğinin üzerine uzanmıştı.
Dilara, Hazal'ın hemen yanına oturup "Annem." dedi. "Evlenecek ya, çirkinleşecek işte."
Alaycı bir gülüş Hazal'ın genzini zorladı. "Saçmalık. Annen ya güzeldir ya değil, evlenmek bunu değiştirmez."
"Hayır yanılıyorsun." diyerek Hazal'a kafa tuttu Dilara. Kumsal'ı ezmeyi severdi ama Hazal'a diklenmek için her zaman cesaretini toplaması gerekirdi. Bu da o anlardan biriydi, çünkü kafasında dönüp duran bir fikrin yanlış olduğuyla itham edilmişti.
"Anlat öyleyse." Hazal'ın yüzündeki gülüş sabitlenmişti. Dirsekleri üzerinde üst bedenini havaya kaldırmış ve dik tutmaya çalıştığı başıyla Dilara'yı izliyordu. Ona meydan okuyordu.
Dilara parmak kenarındaki etlerle oynamaya başladı. "Çoğu evli kadın bakımsız. Bu da onları çirkin gösteriyor. Annem ise kendine hep bakmıştır."
"Çünkü kendini beğendirmek istiyordu." diyerek araya girdi Hazal. "Hayatında biri olması için etkileyici olmalı ve bunu daima yapmalı. Annen o yüzden sana fazla güzel geliyordu."
"Ben de bunu diyorum işte." Dilara burnundan soluyordu, çünkü Hazal araya girerek aslında Dilara'ya ait olan fikri çalmıştı. Erken davrandığı için bu fikir ona ait gibi görünüyordu artık ama düşüncelerin görünmemesi niye Dilara'nın suçu oluyordu ki? Yüzünün öfkeyle kızardığını hissedip Hazal'a sırtını döndü. Toprağın soğuğunu artık iyiden iyiye poposunda hissediyordu. "Evlendiği için artık bakımlı olmasına gerek olmayacak ve annem, eski annem olmayacak."
Hazal da artık oturuyordu. Yüzü bıkkın bir ifade sergiliyordu. Dilara'dan ve onun sığ fikirlerinden sıkılmaya başlamıştı anlaşılan. Bu düşünce Dilara'yı daha da öfkelendirdi. "Yanlış mı konuşuyorum?"
"Evet çünkü herkes böyle değil. Genellemen o kadar yanlış ki bunu düzeltmek için çaba bile harcamak istemiyorum."
"Niye beni aşağılıyorsun ki?" diye sordu Dilara, ama bunun sebebini duymak istediğinden pek de emin değildi. Sadece Hazal yanlış davranışını birazcık da olsa fark etsin istemişti.
"Bak, seni aşağıladığım falan yok." Hazal Dilara'nın ellerini tutup kızın yeşil gözlerini kendisininkilere sabitledi. "Anneni kaybedeceğini zannediyorsun ve bu yüzden de yanlış fikirlere kapılıyorsun. Şimdiden hayatında çok şey değişti ve bunun devam edeceğini düşünüyorsun, hem de en kötü haliyle. Haksız mıyım?"
Dilara suskun kaldı. Hazal devam etti. "Evlilik kimseyi çirkinleştirmez, sadece alışkanlık haline gelen şeyler yüzünden gevşeriz. Hem annen yıllardır kendine çok iyi bakıyor, parlıyor resmen ve evlendiği için bunu sona erdireceğini hiç zannetmiyorum."
"Ama doğum günümü de unuttu?"
Hazal'ın gözleri kısacık bir an açılıp kapandı. Şaşırdı, diye düşündü Dilara. O da unuttu ve unuttuğunun farkında bile değil. Ama Hazal bunu belli edecek ne bir kelime söyledi ne de özür diledi. "Anı Kutusu'nu hatırla. İçindekilerin hepsi çok kıymetli öyle değil mi? Ama bazen arka arkaya o kadar çok yeni şey ekliyorsun ki kutuya, eskiler kısacık bir an için aklından siliniyor. Peki bu, onları daha az değerli gördüğün anlamına mı geliyor?"
"Hayır!" Dilara savunma içgüdüsüyle neredeyse haykıracaktı. "Hepsi çok değerli."
"Aynı şey işte." Hazal omuzlarını silkti. "Annen seni çok seviyor ama bu aralar sevdiği bir sürü yeni şey de hayatına dahil oldu ve anlık unutkanlığı seni artık sevmediği anlamına gelmez."
Dilara derin bir nefes alıp sırtını Hazal'ın sırtına yasladı. "Mantıklı ama mantık duyguları asla anlamıyor işte."
Bir süre sessizliklerini korudular. Sonrasında Hazal konuştu. "Bugün ne olduğunu anlatacak mısın bana?" Meraklı tonunu gizleyememişti ama Dilara bunun şefkat olduğunu hayal etti. Bu çok daha iyiydi.
"İki ay önce ilk reglimi gördüm. O kadar korkutucu bir andı ki ve..." Yine derin bir nefes aldı. "Sonra bir daha olmadım."
"Annem bahsetmişti, bazen ilk zamanlarda böyle düzensizlikler olurmuş." Sesine karanlık eklenmişti şimdi de. "Bana bundan hiç bahsetmemiştin?"
"Utandım çünkü." Dilara kafasını omuzlarına gömdü. Sesi boğuk çıkıyordu.
"Büyümek utanılacak bir şey değil ki? Keşke ben de regl olsam, bu, genç kız olmanın ilk adımı ve sonrasında yetişkinliğe de güzel bir vücuda da çok daha yakın oluyorsun." On iki yaşındaydılar ve vücutlarındaki değişim yavaştan kendini göstermeye başlamıştı. Ergenlik denilen dipsiz bir kuyuya düşmek üzereydiler ve başı da Dilara çekiyordu.
"Hayalindeki gibi bir şey değil inan bana." Dilara yine yüzünü ekşitmişti. "Gecikince ben de işte iki ay önceki durumun yanlış alarm olabileceğini düşündüm. Annem buna güldü, muhtemelen geciktiğini ve zaman geçtikçe de düzene oturacağını söyledi. Önlem almadım. Yanımda hiçbir şey yoktu ve matematik sınıfındayken... Oturduğum yere kan bulaşmış ve ben bunu fark etmemişim. Eteğimi de hırka sayesinde gizledim ama herkes o kadar çok konuşuyor ve... bunu alay edilecek bir şey olarak görüyordu ki midem bulandı. Kendimden utandım Hazal, vücudumda olan şeyden. Büyümek eğer bu yaşadığım şeyse gerçekten çok iğrenç."
Hazal dönüp Dilara'yı kendine çekti ve kıza sıkıca sarıldı. "Büyümek diğer arkadaşlarından daha önce yaşadığın bir şeyse eğer iğrenç oluyor inan bana. Çünkü onlar bu durumu algılayamamış oluyor ve insanlar bilmediği şeyden aslında korkarlar, bu yüzden de onu daha az korkutucu bir hale getirmeye çalışırlar. Onlar büyüyememiş yer cüceleri sadece ve sen büyümeye başladığın için seni deli gibi kıskanıyorlar." Dilara'nın gözyaşlarını baş parmağıyla sildi ve ıslaklığı diliyle tattı. "Tuzluymuş." dedi gülerek.
"Yaralarıma bastığım tuz açığa çıkıyor işte." Dilara da gülmeye başladı ve gün çok daha aydınlık hale geldi. Hazal gözünün önünde parladıkça parlıyordu ve Dilara şu an için galiba en çok onu seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Kadar
Teen Fiction'Korkunç bir şey yapmıştık, büyük bir hata. Geçmiş bizi birbirimize bağladı, kötücül bir masal gibi. Böylece biz sonsuza kadar yaşadık ama asla mutlu olamadık.'