Dilara - Günümüz -
Çocukların gürültüsü ağır metal kapının dışına taşıyor. Tiz bir çığlık, Alperen'in babasına çağrısıyla bölüyor. Muhtemelen Batu minik dudaklarını büzerek silah sesi çıkartıyor ve hemen ardından kahkahalara boğuluyor. İşte yaşam dolu bir ev, diye düşünüyorum. Mutlu olanlar da var, öfkeden köpüren de. Zile basmayı es geçip anahtarımı yuvasına sokuyorum. Kapıyı usulca açıp muhteşem tablomun belirsiz detaylarını yakalamaya çalışıyorum. Başak ortalarda görünmüyor. Batu tiz çığlıkları atan kişi olarak abisinden kaçıyor. Minik göğsü yakalanmamak adına öne doğru fırlamış, kıvırcık saçı terden kafa derisine yapışmış ve atleti özgürlüğünü ilan etmiş. Alperen koltuk tepesinde yastıkları kalkan olarak kullanıyor, o da ter içinde ve yüzü çok kırmızı. Buna rağmen genişçe gülümseyişi, beyaz dişleri ve derin gamzeleri yüreğimi sıcacık ediyor.
"Geç kaldın." diyor Cem kısık ve sitemkar bir tonda. Öfkelendiğini hissediyorum.
İrkilerek ona bakıyorum. "Bir hayalet gibi süzüldün." diyorum kaşlarımı çatarak. Çantamı ve üstümdeki kalın hırkayı portmantoya asıp yumuşacık terliklerimi ayağıma geçiriyorum. Cem'i es geçip salona ilerliyorum. Kolumu tutup beni durduruyor.
"Ne zamandan beri birbirimizi cevapsız bırakıyoruz?" diye soruyor.
"Bana öfkeli bakışlar attığından beri." Gözlerim keskinliğimi vurgulamak adına iyice açık. "Yani yaklaşık yarım dakikadır falan."
Alnını sıvazlayıp gözlerini bir süre yumuyor. "Özür dilerim." Sesi iç çeker gibi. "Çocuklarla başa çıkmak çok zor. Sen bunu bütün gün nasıl yapıyorsun?"
Bir kez daha duraksıyorum. Bu soruyu bunca yıl ilk kez duymak tuhaf hissettiriyor. "Bilmem. Onları sevdiğim için negatif hiçbir şeyi fark etmiyorum." Koridordaki oyuncak ve çorap teklerini toplayarak salona ilerliyorum. "Hadi çocuklar. Yatma saatiniz çoktan geçmiş."
"Ama anne..." Alperen omuzlarını düşürerek sızlanıyor. Güleç Batu da abisini taklit ederek surat asmaya çalışıyor.
"Bak ablanız yatmış bile ki Selin de öyle." diyerek taviz vermeyeceğimi belli ediyorum.
"Selin zaten hep yatıyor ki. Bebeklerin olayı bu." Alperen koltuktan yere atlayıp esaslı bir gürültü çıkartıyor. Kaşlarımı çattığımı fark edince koşar adım uzaklaşıyor. "Bu arada ablam uyumuyor. Çocuğun tekiyle telefonda konuşuyor."
Batu'nun üzerini değiştirip dişlerini fırçalamasına yardım etmek ve yatağa yatırmak beş dakikamı alıyor. Alperen yorganı tepesine kadar çekmiş. "Öyle nefes alamazsın." diye uyarıda bulunuyorum.
Boğuk sesiyle karşılık veriyor. "Hayal gücüm şu an bir mağarada olduğumu söylüyor anne."
Yorgun bir gülümsemeyle oradan ayrılıp Selin'i kontrol ediyorum. Çok derin uyuyor. Uzun kirpikleri neredeyse yanaklarına değecek. Yanakları uyku kırmızısına bürünmüş ve minik elleri yumruk halinde. Çenesini usulca okşayıp Başak'ın odasının önünde duruyorum. Üç odalı evimizde Alperen ve Batu birlikte kalıyor. Selin bizimle uyuyor ve Başak kendi odasında kendi hükümdarlığını koruyor... ama sanırım biraz fazla koruyor. Çünkü kapısı kilitli
"Başak?" Kaşlarım birkaç yüzüncü kez daha çatılıyor. Yakında botoksla sıkı fıkı olacağız gibi.
Kızım uzun bir duraksamanın ardından sesine kavuşuyor. "Ne var anne?"
"Başak biz ne zamandır bu şekilde konuşuyoruz?"
"Özür dilerim ama arkadaşımla konuşuyorum. Mahremiyet, kişisel alan vesaire... Anlaman gerek." Sıkıntıyla çatallaşıyor sesi.
"Tamam." Otoritemi anlaması için verilen bir es. "Çok uzatma ama, iyi geceler." Böyle desem de oradan uzaklaşmıyorum. Kulak misafiri olmam gerek. Çocuğum felaket ötesi bir yanlışa sürüklenebilir: onun kalbini kıracak havalı bir erkeğe örneğin. Umarım inek tiplerden hoşlanıyorsundur, diye düşünüyorum. Sonra bazı seri katillerin tam da bu profilde olduğu aklıma geliyor. Tövbeler ediyorum. Kulağım kapıya sıkıca yapışmış durumda ama boğuk ses yığınlarından başka şey işitmiyorum.
Pes ederek odamın yolunu tutuyorum. Erkekler, diye düşünüyorum. Cem'in yanında en son ne zaman heyecanlandığımı hatırlamaya çalışıyorum. Son seksimizin üzerinden aylar geçti. Yıl bile olabilir. Selin'in tohumlarının atıldığı o gece miydi yoksa? Bu, çok uzun bir süre. Peki ben heyecan duymuyorsam Cem ne durumda? Bunu sorgulamak özgüvenimi tekrar diplere çekiyor. Cem çoktan yatağa girmiş, telefonunda maç özetlerini izliyor. Sarı saçı dağılmış, hafif tombul yüzünde kirli sakalı var. Bisiklet yaka beyaz tişörtünü giymiş, her zamanki gibi. Göbeğini belli etmesine rağmen bu tişörtten vazgeçemiyor. Eskiden fitti, spor delisiydi. Artık sadece yemeklerin delisi.
Aynadaki dağınık görüntüm gözüme çarpıyor. Benim de eksik kalır yanım yok. Bu evlilik bize çok kilo kattı.
Anlık bir dürtüyle üstümdekileri çıkartıyorum. Tek tek ve yavaşça hareket ederek. Henüz Cem'in radarına giremedim. Omuz silkerek devam ediyorum. Pantolonum paçalarımdan bir türlü sıyrılmıyor, tökezleyerek sırtımı duvara yapıştırıyorum. Hiç de ateşli bir profil çizmiyorum şu an ama yılmak yok. Saçımdaki tokadan kurtulup saçımın hepsini tek bir tarafa attırıyorum.
Nihayet Cem başını kaldırıyor. "İyi misin?" diyor. "Bak bu geceki tavrım için hala öfkeliysen..."
Çıkardığım tantanayı öfkeye bağlıyor. Aferin Dilara. "Ben... Sadece..." Sutyenimi de çıkartıp dolgun göğüslerimi Cem'in seyir zevkine sunuyorum. "Seni özledim." Yavaşça yatağa yaklaşıyorum. Cem'in gözlerinde oluşan arzu içimi kıpırdatıyor.
Yatakta kıpırdanıp yutkunuyor. Bedenimi baştan aşağı süzüyor. "Sen doğumdan sonra..."
"Şşşt." diyerek onu susturuyorum. Doğumdan sonra vücudumun formu o kadar bozulmuştu ki Cem'in beni öyle görmesini istemedim. Ne kadar aptalmışım. Bak işte, beni hala arzuluyor.
Kucağına çıkıp göğüslerimi avuçlamasına izin veriyorum. Vücudunun vücuduma tepki vermesi en büyük hazlardan biri oluyor ve onu öpmeye başlıyorum. Tişörtünü çıkartıyorum. Beni yana yatırıp üstüme çıkıyor. Tenlerimiz birbirine sürtünüyor. Kalan son parça kumaşlardan sonra bu her anlamda oluyor. Her sürtünmeyle titriyorum. Sonra onu içimde hissediyorum. Her şey çok hızlı oluyor. Ritim kazanamayan birkaç vuruş... ve içim sıvıyla doluyor. Cem nefes nefese rahatlayarak sesli bir iç çekiyor. Dudakları hala dudağımda. İçimden çıkıp yana devriliyor. "Bu..." diyor. "Bu bayağı iyiydi."
Sönen arzumla birlikte başımı sallıyorum. "Evet öyleydi." diyerek ebeveyn banyosunun yolunu tutuyorum. Nihayetinde kendimi tatmin etmem gerek.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Kadar
Teen Fiction'Korkunç bir şey yapmıştık, büyük bir hata. Geçmiş bizi birbirimize bağladı, kötücül bir masal gibi. Böylece biz sonsuza kadar yaşadık ama asla mutlu olamadık.'