Hazal - Günümüz -
Sandalyede otururken diken üstündeyim. Kumsal'ın bunu fark ettiğini görebiliyorum. Kocaman siyah gözleri her duygusunu açıkça yansıtıyor. Bizden yaşça küçük olduğu için bazen hiç büyümediğini düşünüyorum. Gerçi büyüyor ama yaşam tarzıyla bu gerçekliği hep reddediyor. Bazen acaba bunu bilerek mi yapıyor diye düşünüyorum. Ormanda yaptığımız şey korkunçtu, evet gençtik, toyduk ama bu, ortaya çıkan sonucun korkunçluğunu değiştirmiyor. Belki de Kumsal, çocukların hataları daha hoş görülür diye düşündüğü için yetişkinlik çizgisine ulaşmıyor. Kendini affedebilmek için.
Bana sert bir kahve getiriyor, karşıma oturduğunda şaşkınlığı hala yüzünde. Yuvarlak yüzü bu yaşında bile bebeksi hatlara sahip, sarı saçı geldiğinde açıktı, rüzgarda dolaşmıştı ama şimdi onu sıkıca toplamış. Renkli lastik tokasından iki ince tavşan kulağı sarkıyor. Bunu küçükken ona ben hediye etmiştim. Dilara, Kumsal'ı hep dışlardı; ben de gönlünü almak için ona hediyeler getirirdim. Dilara buna bozulur, Kumsal'ı daha da zorbalardı. Kumsal'ın ona karşılık verdiğini hiç hatırlamıyorum. Haset duygusu aramızda gezinirdi ama biz üç kız kardeş gibiydik. Gibisi fazla... Evlerimiz dip dibe olduğu için bebeklikten itibaren birlikte büyümüştük. Gerçek kardeşler kavga eder, birbirlerine korkunç şeyler yapabilirler ama gün sonunda tüm olumsuzluklar unutulur. Birbirilerine sıkıca sarılırlar. Biz de işte öyleydik.
Dünyaya kafa tutardık ve yaptığımız her kötü şeyin sonunda birbirimize sığınırdık.
"Anlatmaya hazır mısın?" Kumsal'ın uzun kirpikleri hevesle kırpışıyor. Endişeden çok merak var içinde. Bu durum beni öfkelendiriyor ama yüzüme yansıtmıyorum. Dertleşmem gerek ve Kumsal'ın duygularından ziyade içimi boşaltmaya odaklıyım. Evliliğimdeki hiçbir pürüzü nihayetinde onlara anlatmadım ama Can'ın evi terk etmesi ilk kez başıma geliyor. Bununla nasıl başa çıkacağımı bilemiyorum.
Kahvemden yudum alıp fincana bulaşan ruj izini peçeteyle siliyorum. En ufak bir kusuru bile görmeye tahammülüm yok, oysa sabahki cam kırıkları bana yüz terapi gücüne bedel gibi gelmişti. Ne yazık ki hisler hızla etkisini kaybediyor. Yutkunarak Kumsal'a bakıyorum. "Evi terk etti."
"Ne zaman?"
"Bu sabah."
Kumsal kaşlarını havaya kaldırıp dudaklarını yalıyor. "Yine en kötü sonuca odaklanmış olabilir misin?"
"Nasıl yani?"
"Daha bu sabah kavga etmişsiniz ve altını çiziyorum hala günün sabah saatlerindeyiz." Elimi tutuyor. "Belki hava almaya çıkmıştır, insanlar bazen bunalabilir."
"Onu bunaltıyorum yani." Gücendiğimi belli ediyorum, gururum zedelendi sonuçta.
"Hayır kastettiğim şey bu değildi. İnsanlar bazen her şeyden, en sevdikleri şeylerden bile uzaklaşmak isteyebilir. Her zaman gözünün önünde olan bir şeye kör olmaya başlarsın. Onu artık hissedememeye, değişikliklerini fark edememeye... Ve açını genişletmek için azıcık uzaklaşman gerekir. Can belki de seni incitmek istemediği ya da seni daha iyi anlayabilmek için evden uzaklaşmıştır."
Omuzlarımı düşürüyorum. "Aptal biri değilim Kumsal. Hava almaya bir bavul dolusu eşyayla gitmezsin. Telefonlarını kapatmazsın mesela ya da kapatsan bile haber veren bir mesaj atarsın."
"Bavul mu?"
"Evet. Uyuduğumu sandığı anda parmak uçlarında odaya girdi ve birkaç parça eşyasını alıp evden çıktı. Şok oldum, tepki bile veremedim."
Kumsal bocalayarak bana bakıyor. "Kavga sebebi neydi peki? Ormanla ilgili..."
"Saçmalama!" Öfkeyle soluyorum. "Bana hala aptal muamelesi yapıyorsun ama şunu o küçük kafana sok Kumsal. Ben aranızda en zeki olandım anlıyor musun? Ormanda yaşanan şeyi kimseye anlatmamamız gerektiğini de size ilk söyleyen bendim. Yoksa bunu unuttun mu?"
"Ben... Hazal, hayır ben... Tabii ki unutmadım." Gözleri suçlu hissettiği her seferinde olduğu gibi yuvalarında fıldır fıldır dönüyor.
"Öyleyse beni bir daha bu konuda sakın sorgulama." Arkama yaslanıyorum ve kalan kahveyi bir dikişte içiyorum. Bardak boşaldığı için ruj izi de artık önemini yitiriyor. Kirli bir şeyin kusurlarla dolu olmasını kimse önemsemez. Sessizlik uzadığında sakinleşiyorum. "Çocuk istedi, ben de hayır dedim." Pencereden dışarı bakıp gömlek yakamı düzeltiyorum. Rüzgar dinmiş, güneş açmış ve gökyüzü parlıyor. Dışarıyı izleyip anın tadını çıkartıyorum. Kumsal düşünsün dursun, ben içimdeki derdi nihayet dışarı salmış oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Kadar
Teen Fiction'Korkunç bir şey yapmıştık, büyük bir hata. Geçmiş bizi birbirimize bağladı, kötücül bir masal gibi. Böylece biz sonsuza kadar yaşadık ama asla mutlu olamadık.'