Kumsal - Günümüz -
Çalıştığım kafe şehrin en işlek iki caddesinin tam kesişim yerinde; onun arkasında, genişleyen bir üçgen hat sırasında yüksek apartmanlar uzanıyor. Şehrin en eski yerleşim yeri olduğu için evlerdeki eski ama kaliteli dokuyu hemen fark ediyorsunuz. Her birinin kendine özgü bir kapısı var, insanların fotoğraf çekebilmesi için müthiş bir arka plan örneği sergiliyorlar. Asfaltın siyahlığı göz alıcı mesela, kaldırım taşları özenli. Yol genişliği sayesinde trafik akışı muntazam. Göz önünde olan her şey gibi, burası da kusursuza yakın.
Yaya geçidini kullanmadan önce yola dikkatle göz atıyorum. Renkli atkım boynumun etrafında uçuşarak yüzümü kapatıyor. Serin bir sonbahar sabahındayız. Şehir görsel bir şölen sergiliyor. Her tarafta kahvenin tonlarında uçuşan yapraklar var. Çürüyenler hariç kimse onları süpürmüyor. Yakında hayalet süsler yapacağım. Ekim ayındayız ve dünyanın bildiği üzere ekim eşittir korku ayı demek. Korkunun süse dönüştüğü, tematik bir ay. Anlamlarından bağımsız olarak, belli bir atmosfer vaat eden ayları severim. Benim için önemli olan, tamamen görseli ve bana hissettirdiği o güzel duygular.
Kafeyi de süslemem gerek diye düşünüyorum ve korna sesleri sonrası kendime geliyorum. Dakikalardır aynı kaldırımın üzerindeyim, yaya geçidi önünde amaçsızca bekleyen yalnız bir kadın. Ne hüzünlü bir cümle oldu ama. Zihnimden geçenleriyse az önce zaten öğrendiniz, hiç de hüzünlü değildim, öyle değil mi? Alın size bir gerçek daha: çoğu şey, aslında göründüğü gibi değildir.
Dudaklarımı kemirerek sarı çizgiler üzerinde koşar adım ilerliyorum. Bir yandan da şapkamı elimle sabitliyorum ki rüzgarda uçmasın. İşte, artık kafenin önündeyim. Tek katlı, küçük ve sevimli bir yer. Cama asılı kara tahtalarda menü içeriğine dair minik notlar var. Turkuaz renk, iki kanatlı cam kapının hemen önünde, kaldırımın üstünde iki küçük masa bulunuyor. Bu sayede sigara içenlere yer sağlıyoruz ama fazla da yer kaplamıyoruz. Kaldırımdaki insan akışını görseniz neden daha fazla masa koyamadığımızı anlardınız. Kapı pervazının hemen üstündeki çıkıntıya gür yapraklı bir sarmaşık dolanmış. Siyah dış duvarla bütünleştiğinde kapının rengi oldukça çarpıcı bir hal alıyor. Davetkar.
Sıcaklığa sığınmak istercesine sabırsızca içeri giriyorum. "Arzu Abla, çok çok özür dilerim. Uyuyakalmışım, hiç böyle olmaz..." Cümlemi bitiremeden duraksıyorum. Arzu abla incecik kaşlarını havaya kaldırıp merakını ve hiçbir şey bilmediğini vurguluyor.
Önümdeki kişiye öylece bakakalıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Kadar
Teen Fiction'Korkunç bir şey yapmıştık, büyük bir hata. Geçmiş bizi birbirimize bağladı, kötücül bir masal gibi. Böylece biz sonsuza kadar yaşadık ama asla mutlu olamadık.'