Gözlerimi açtığımda hava daha kararmamıştı. Evin içinde bunalmıştım biraz dışarıda nefes alıp düşünmek istiyordum.
Üstüme bir kapüşonlu almak için yukarı kat merdivenlerini çıkıp onun odası olduğunu tahmin ettiğim odaya girdim.
Acaba yanlış odaya mı girmiştim. Odanın içi çok şatafatlıydı ve karışıktı. Çok zevksizdi sanırım. Öyleki yatağının başlığı bile kocaman altın varaklıydı yeni gelinlere özenmiş sanırsam.
Onun odası olduğuna hala inanamadığım için odanın içindeki aynalı güpürlü giysi dolabını açtım. Kıyafetleri içindeydi. Demekki bu oda doğru odaydı.
Kıyafetlerin içinden siyah bir kapüşonu aldım ve giydim. Altıma baktım bir eşofman vardı üstümde gayet iyiydi. değiştirmeme gerek yoktu.
Aşağı inip bana her ihtimale karşı verdiği anahtarı cebime atıp dışarı çıktım.
Lee Know'un evinin bulunduğu sokak sürünün tam merkeziydi. Birkaç sokak ilerledikten sonra sokakların eskisine göre çok boş olduğunu farkettim. Bu geçtiğim sokaklardan ilk günde geçmiştim ve her adımda bir grupla karşılaşmıştım. Ama şu an o sokaklar bomboştu.
Biraz ilerledikten sonra küçük bir kafe görmemle biraz kahve içip dinlenmek için içeri girdim. Kapıyı açtığımda kapının üstündeki zil çaldı içeridekilerin bakışları bana döndü.
Dışarıdan küçük şirin bir kafeydi ama içerisine kafe demeye bin şahit isterdi. Böylelikle bu bölgedeki mekanların içinin ve dışının bir alakası olmadığını öğrenmiş oldum.
Burada bir kahve içemeyeceğimi anladığım için arkamı dönüp dışarı çıkmak istedim.
"Hey Felix!" Tanıdık bir ses duymamla arkamı döndüm.
Seslenen Changbindi sanırım hiç utanması yoktu.
" ne istiyorsun" sıkılmış bir sesle sordum.
" tamam yaptığım yanlıştı ama bu kadar kaba olmak zorunda değilsin"
" emin ol hakettiğinden çok daha naziğim"
" kendi açımdan sebeplerim vardı anlamazsınız. Seni de bu işe bulaştırdığım için özür dilerim"
" bu işin sonucunu tahmin edemediğim için seni affetmemi bekleme" sinirlendim ve bağırdım "buradaki tek arkadaşım sendin ve kimseye güvenmemem gerektiğini bana çok iyi öğrettin"
"Beni affetmeni zaten beklemiyordum. Senden tek istediğim sadece bu denklemden kazanarak çıkman. Sana güveniyorum. Sen çok güçlüsün." gözlerim dolmaya başlayınca kafamı eğdim bu cümleyi söylemesini beklediğim kişi bana hiçbir zaman bu tür cümleleri kurmamıştı.
Elini çeneme atıp kafamı kaldırdı. Sanırım ben akıllanmazdım. Geçen gün beni kullanan birinin sözlerine inanıp duygusallaşabiliyordum.
" kararın ne? evlenecek misin küçük kardeşimle?" Demesiyle afalladım. Haberi vardı demek.
"Her şeyi biliyorsun zaten cevabımı da bilmiyor musun?"
" yanılıyorsun her şeyi bilmiyorum. Sadece her şey olması gerektiği gibi oluyor."
" senin müdahalenle?"
" sadece sürece küçük bir dokunuş yaptım diyelim" ufak bir gülüş gönderdi. Koluna yumruk attım. Çenemdeki elini indirdi.
"Bir şeyler içmek ister misin" sorusuyla aslında buna çok ihtiyacım olduğunu farkettim. Burada hiç arkadaşım yoktu ve hyungum tarafından hayal kırıklığına uğramıştım. Kafamı en yanlış ama rahat hissedebildiğim kişiyle dağıtmak istedim.
Kafamı salladım eliyle beni bir masaya yönlendirdi. Biz sessizce içki içerken yan masadaki insanların bakışlarını hissedebiliyordum sürekli bizim olduğumuz tarafa bakıyorlardı.
Bulunduğumuz mekanın kapısı gürültüyle açıldı. Yan masadakilerin hepsi kalkıp kapıda sinirli bir şekilde duran Lee Know'a selam verdiler.
Sert adımlarla bizim olduğumuz masaya geldi. Changbin hiç umursamadan sırıtıyordu ağzının ortasına bir tane yapıştırmak istedim.
Lee Know atılıp ağzına bir yumruk atınca şaşkınca yüzüne baktım iç sesimi okumuş olamazdı ya. Keşke başka bir şey isteseymişim hep saçma dileklerde bulunuyordum.
"Sana onun yanına yaklaşmayacaksın demedim mi lan?" pekala benim hakkımda konuşurken ismim yerine hala "o" demesi hoşuma gitmemişti. Daha bu sabah evlenelim diyen o değil miydi?
" senin bu sözlerin sadece etrafındaki bu insanlara geçer." yan tarafta ayakta dikilmiş insanları gösterdi.
"Ulan" Changbin'i yere serip üstüne çıktı. Changbinin ani hamleyle kafa atmasıyla sinirlenip yumruk atacaktı ki bir sesle yumruğu havada kaldı.
"Lee Know! yeter dur artık" bu ses yabancı bir omegaya aitti. Boyu benden birkaç santim uzun, kahverengi gözlü ve saçlıydı. çok güzel bir erkek omegaydı.
Yanlarına gidip ikisini ayırdı ve ayağa kaldırdı. Onları bu kadar rahat bir şekilde ayırabilmesine şaşırmıştım. Kimdi ki bu güzel omega?
Changbin ve Lee Know omegayı görünce gerilmiştiler bu gözümden kaçmamıştı.
" çocuk gibisiniz"
"İlk Lee Know vurdu bana ona kız Minji" changbin dudaklarını büzerek adının Minji olduğunu öğrendiğim omegaya şirinlik yaptı. Ortamı yumuşatmaya çalışıyor gibi bir hali vardı.
"Çocuk değil resmen bebek. hyung demeye utanıyorum" gözlerini devirdi Lee Know.
İkisinin konuşmasını gülerek dinleyen Minji'nin bakışları bana kaydı ve gülüşü kayboldu.
Bana doğru gelip samimiyetsiz bir tebessümle "sen Felix olmalısın ben Minji" dedi. Changbin ve Lee Know birbiriyle bakışıyordu. Ortam çok fazla gerilmişti.
mimiksiz ifademle "evet memnun oldum" diyip bakışlarımı Lee Know'a çevirdim çok gergin duruyordu.
Changbin sırtına vurup onu rahatsız ettiğinde aralarında yine bir sürtüşme oldu. Gülerek onları izlerken Minji kulağıma doğru eğildi.
" ama ben tanıştığıma hiç memnun olmadım."
Lee Know, Minji'nin kulağıma eğildiğini gördüğünde hızla bize doğru yaklaşıp kolumdan tuttu. İkisini arkada bırakıp bir şey söyleme ihtiyacı hissetmeden hızla beni de peşinden sürükleyerek mekandan çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mole (minlix)
FanficLee Know'un sürüsüne köstebek olarak gönderilen Felix'in hikayesi (Yetişkin İçerik ❗️)