Demir kapının paslanmış demirinden iterek toprak yola adımımı attığımda koluna girerek yürüdüğüm hyungumun kolunu sıkmaya başladım. Toprak yolda sadece isimleri kalmış insanların arasından geçiyorduk. Yanımdaki beden destek olmak istercesine kolundaki elimi çekerek elini omzuma attı ve asfaltsız toprak taş karışımı yoldan ilerlemeye devam ettik.Hyungumun elinde beyaz papatyalar benimkinde ise mavi şakayıklar vardı. Bu çiçekleri sevmemin sebebi olan kişiye en çok yakışacak hediyeydi.
Yürüdüğümüz toprak yolda herkesten uzak en köşede yattıkları yerde yerlerini ve kendilerini belli etmek için sadece iki tahta parçası vardı. İki tahtada da "S" ve "C" olacak şekilde baş harfleri kazılıydı. Her şeyi düzene koyduktan sonra bu dünyadan geçip gittikleri unutulmaması için isimlerini güzel bir mermere yazdıracaktım. Ölüler için bu dünyada bırakacakları tek iz isimleriydi.
Yan yana bitişik mezarların sol tarafına doğru yöneldiğimde hyungumda sağ tarafa yönelip akan yaşlarıyla elindeki çiçeği hyungumuzun mezarına bıraktı.
Hyungum o tarafta kendi acısını çekerken küçük yaşlardan beri yoldaşım olan arkadaşımın yattığı yere yanına çöktüm. Ellerimi toprağının üstüne atıp okşadım. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında, yanaklarından gözyaşı akan Hyungum mezarlıktaki bakışlarını bana çevirdi.
Buraya gelene kadar kendimi tuttuğumu bildiği için ağlamam için başını aşağı yukarı salladığında düğmeme basılmış gibi haykırarak ağlamaya başladım.
Seungmin gözlerimi açtığım Harewell sürüsündeki ilk ve tek arkadaşımdı. Omegalar için eğitim veren okula giderken sıra arkadaşım, başka çocuklarla kavga ettiğimde benimle beraber dayak yiyen, aile problemleri yaşadığımda ilk yanına koştuğum beni hayatımın çoğu kısmında yalnız bırakmayan yol arkadaşımdı.
Sürü evimizden hiç çıkmaz ve her günüm onunla geçerdi. Ellerimdeki şakayıkları ellerim titreyerek mezarına bıraktığımda mezarının üstünü süsleyen şakayıklarla histerik bir gülüş sundum.
Seungminle 13 yaşlarındayken sürü sınırına gidip oradaki ormanlarda sürekli gezerdik bu yüzden çok fazla ceza almışlığımız vardı ama ceza almayı hiç umursamadan sürekli gider oradaki değişik bitkileri ve hayvanları incelerdik. Bir gün yine evden kaçıp ormanlıkların derinlerine indiğimizde bu adını bilmediğimiz çiçekleri görmüştük. Güzellikleriyle büyülenmiş gibiydik çünkü hayatımız boyunca böyle değişik ve güzel çiçekler görmemiştik.
Çiçeklerden topladıktan sonra eve geri dönüş yolunu kaybettiğimiz için ellerimizde çiçeklerle saatlerce bizi bulmalarını beklemiştik. Orman karanlık ve soğuk olduğunda artık bulunamayacağımızı düşünüp birbirimize sarılarak ellerimizde çiçeklerle uyuyakalmıştık.
Gözlerimizi açtığımızda bizim sürü evinde yan yana uzanmış bir şekilde uyanmıştık ve bizi nasıl bulduklarını sorduğumuzda ise şakayık tarlasından uzakta bu kokuyu alıp takip ettiklerini ve bizi donmaktan son anda bu çiçeklerle kurtardıklarını öğrenmiştik.
O zamandan beri ikimiz için de bu çiçekler çok değerliydi ve arkadaşlığımızın simgesi gibiydi.
Sürüde botanikle ilgilenen alfa ve betalardan yardım isteyerek bizim sürünün içinede dikilmesini istemiştik ama zaten o tarlanın bizim sürüye ait olduğunu öğrenmiştik. O günden sonra Seungminle sürekli şakayıklarla ilgili efsaneler araştırmaya başlamıştık ama çok bilinmediği için çiçeklerle ilgili çoğu kaynakta yer almıyordu. Botanikçiler de çiçek yeni yeni keşfedildiği için tarihçesini bulmanın zor olduğunu söylemişlerdi.
Bir gün odamda hyunjin Hyungum tarafından resim modeli olmam için sıkıştırıldığımda odamın kapısı elinde eski bir kitapla gelen Seungmin tarafından açılmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mole (minlix)
FanfictionLee Know'un sürüsüne köstebek olarak gönderilen Felix'in hikayesi (Yetişkin İçerik ❗️)