Kumsal
"...tek ışığım ayın yalancı ışığıydı."
Herkes kaçışıyor, çığlıklar atıyor veya saklanmaya çalışıyordu fakat onlar her yerdeydi. Kafamı çevirdiğim her yönde birileri vahşice katlediliyordu. Ef'in kolundan tutup çitlere doğru koşmaya başladım. Çitler oldukça uzaktaydı ama eğer ulaşabilirsek oradan atlayabilirdik. Çığlıklar ve o yırtıcı kana susamış sesler kulaklarımı tırmalıyordu. Önümüzde tıpkı bizim gibi çitlere doğru koşan öğrenciler vardı.
"Olamaz." dedim fısıltıyla.
O şeylerden biri çitlere ulaşmış olan erkek bir öğrencinin kafasını, çitlerin ardından atlayarak yakaladı. Uzun sivri parmaklarını kullanarak bir saniye bile duraksamadan oğlanın boğazını kesti. Kusma refleksimi bastırarak kan içinde kalan öğrenciye baktım. Öğrencinin yüzündeki dehşet kana bulanmıştı. Yaratığın arkasından tıpkı ona benzeyen iki yaratık daha çıktı ve çitlere yaklaşmış olan herkese saldırmaya başladılar. Hızlıca arkama dönüp koşmaya başladım. Kapana kısılmıştık.
"Nereye gideceğiz?" dedi Ef dehşetle.
"Bilmiyorum." dedim nefes nefese. "Masalar! Masaların altına."
Etrafımızda kıyamet kopuyordu fakat elimden hiçbir şey gelmiyordu. Yapabileceğim tek şey hayatta kalmaktı. İşittiğim çığlıklara doğru bakamıyordum bile. O şeylerin sayısı fazla değildi ama bir insana kıyasla çok hızlı ve vahşiydiler. Olanlara bir türlü anlam veremiyordum. Tek hissettiğim korkuydu. Neydi bu, bir terör saldırısı mı? Tanrıların bir cezası mı?
Masalara tekrar geldiğimizde, elimle birini işaret ettim. "İşte, bunun altına saklanalım."
Ef korku dolu gözlerle bir bana birde okula bakıyordu. "Kütüphaneci içeride tek başına, onu bulmalıyım."
"Ne? Hayır Ef dur!" Sözümü bile bitiremeden Ef kargaşanın arasına dalarak kapıya doğru koştu.
"Dur!" Ef'in peşinden gitmek için koşuyordum ki bir elin kolumu yakalamasıyla olduğum yere çakıldım. Yiğit tam karşımda duruyordu. Üstü neredeyse tamamen kan içindeydi. Saçları dağılmış ve gözleri dehşetle bana bakıyordu. Eline aldığı vazoyla kendini savunmaya çalışmış olmalı ki vazonun bir kısmı kırılmıştı. Hyujin, Huka ve Doğukan'da onun arkasında sayılırdı.
"Benimle gel." dedi ve beni sürükleyerek pistten uzaklaştırmaya başladı. Yiğit'in ellerinin arasından kendimi kurtarmaya çalışıyordum.
"Hayır dur! Ef içeride onu bulmam lazım." Yiğit beni duymuyordu bile. Ne dersem diyeyim beni sürüklemeye devam ediyordu. Kolumu hızla çekip elinden kurtulduğumda nihayet dönüp bana bakmıştı.
"Ef'i bulmalıyım." dedim ve bir cevap beklemeden tekrar piste koştum. Okul kapıları, pistin önündeki sahnenin bir kaç metre arkasındaydı. Yaratıklar oradan geldiği için içeriye girmek muhtemelen çok tehlikeliydi fakat Ef'i bulmak zorundaydım.
Öylesine hızlı koşuyordum ki ayağımın bir taşa takılmasıyla yerde yuvarlanmaya başladım. Her yerim acıyor ve ağrıyordu. Korku artık başımı döndürmeye başlamıştı ve burnuma midemi bulandıracak kadar fazla kan kokusu geliyordu. Kafamı kaldırdığımda bir cesedin tam yanında durduğumu farkettim. Bir ceset... Kızın saçları kendi kanına karışmıştı ve gözleri boş bir şekilde bana bakıyordu. Bir anlığına tüm vücudum kitlendi.
"Hayır..." Sesim öylesine kısık çıkmıştı ki ben bile duyamamıştım.
Ardından gelen bir çığlık sesiyle tam karşıma baktım. Sahnede gitar çalan kızlardan biri oturduğu yerde geri geri gidiyor, bir elini kaldırarak karşısındaki yaratığa durması için yalvarıyordu. Yaratık ise gülen bir yüz ifadesiyle kızın üzerine yürümeye devam ediyordu. Gülen bir yüz ifadesiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRAL: Li&Nksy (TAMAMLANDI)
FantasyTürk mitolojisini daha önce hiç böyle görmüş müydünüz? Hayallerini gerçekleştirmek için Kıbrıs'a giden Kumsal ve en yakın arkadaşı Efsun, kendilerini hiç beklemedikleri bir kaosun içinde bulur. Soyut Ejderha tarafından seçilen Li ve Üç Büyücü'nün ki...