Efsun
"Kadim olan her şey kutsaldır fakat her kutsal olan ölümlüye layık değildir."
Kıbrıs'a geleli yaklaşık bir hafta olmuştu. Kış ayı artık yerini yavaşça bahar mevsimine bırakıyordu. Soğuk esen rüzgar siniyordu insanın içerisine. Ardından o soğukluğu kaybetmek için güneş çıka geliyordu gökyüzüne. Ara ara bahar yağmurları da yağıyordu. Açık olan camdan, insanın burnuna nemli toprak kokusu yayılıyordu buram buram. Bu koku bana dün geceyi hatırlatmıştı. Kumsal ile yurt odamızdayken hafif atıştıran bahar yağmurunu görmüş ve kendimizi dışarıya atmıştık. İki küçük çocuk gibi kovalamıştık birbirimizi. Saatlerce gülüp eğlenmiştik.
Dersler çoktan başlamış ve bir şeyler yeniden monotonlaşırken, her gece sorularımıza yanıt bulmak için Kıbrıs'ı arıyorduk. Lakin cevaba her yakın hissettiğimizde bir o kadar da uzak oluyorduk. Her şeyin yanı sıra burayı gerçekten çok özlemiştim. Sessiz kütüphaneyi -bu düşünce aklıma Belena'yı getirse bile- Uroras'ı, Hyujin'i, Yiğit'i... Dostlarımı özlemiştim.
Büyük bir amfi de en arka sıraya oturmuş, güneşin camdan kırılarak içeri giren yansımasına dalmıştım. Asında dersi dinliyormuş gibi yapıyordum. Bu benim için pek de alışılagelmiş bir durum değildi fakat sayısal ders almayı bünyem kaldırmıyordu. Elimdeki kalemle sıraya bir şeyler karalayıp bir şekilde vakit geçiriyordum. Sınıf her zamanki gibi boştu. Her derse gelen Barlas bu derste de sınıftaydı. Üstelik yine çok yakınımda bir yerde oturuyordu. Olabildiğince onunla göz göze gelmemeye dikkat ediyor, konuşmaya çalışırsa duymamazlıktan gelip kaçıyordum.
Hoca dersi bitirdiğinde çantamı sırtıma takıp sınıftan dışarı fırladım. Heyecanımı dizginleyip kendime birazcık çeki düzen vermek için sınıfın bulunduğu koridordaki kızlar tuvaletine girdim. İçerisi oldukça kalabalıktı. Bir aynanın önüne geçip, rengine aşık olduğum parlatıcımı sürdüm dudağıma. Ardından şalımı düzeltip hızlıca çıktım.
Okulun bahçesine doğru ilerliyordum. Bugün Hyujin'le buluşacaktık. Uzun zaman sonra onu ilk defa görecektim. Bu yüzden yüreğim adeta göğsümden fırlayacak gibiydi. Kıbrıs'a geldiğimiz ilk hafta onlardan kaçmak zorunda kalmıştık ne yazık ki. Çünkü erken gelmemizi açıklayacağımız bir bahanemiz yoktu elimizde. Bizde bir süre onlardan kaçmıştık ve bu kaçmamız başarılı olmuştu. Haftanın başında ise geldiğimizi bildirip buluşma ayarlamıştık. Tabii o zaman Hyujin de vardı lakin bugün başbaşa olacaktık.
Üniversitenin geniş kapısından çıktığımda tatlı ama bir o kadar da serin rüzgar karşıladı beni. Güzel bir iç çekip bedenimin her bir zerresine mutluluk gönderdim. Bahçenin ortasında bulunan banklara doğru ilerlerken gözüm ona çarptı. Hyujin. Ellerinde tuttuğu kahvelerle bana bakıyor ve gülümsüyordu. Neşe dolu bir gülümseme ile ona doğru attığım adımlarımı hızlandırdım ve yanına gidip ona sarıldım. Ardından karşısına oturup kahvelerden birine uzandım. Onun sürekli içtiği soğuk latte ve benim sürekli içtiğim soğuk filtre kahve... Karanlık olan bardağı bana doğru uzattı. "Al bakalım. En sevdiğinden."
Bu çok hoş bir hareketti. İçimden gelen derin bir gülümseme ile kahvemi aldım. Yudumlarken gözümü etrafta gezdiriyordum. Bankların hepsi öğrencilerle doluydu. Kulağıma gelen gülme sesleri, kızların dedikoduları, erkeklerin futbol muhabbetleri... Hepsi şu an için kulağa güzel geliyordu. İnsanı içinde bulunduğu yalnızlığından alıp kalabalığın içine itiyordu. Özellikle de astral seyahat deneyimimizden sonra bu durum Kumsal ve bende yoğun bir şekilde olmuştu. O gece uçakta ikimiz de anlamsız gözlerle birbirimizi bakıp varlığımızın içerisindeki yalnızlığa bürünmüştük. Bu durum bizi ciddi anlamda korkuttuğu için bir süre daha astral seyahate çıkmama kararı almıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRAL: Li&Nksy (TAMAMLANDI)
FantasyTürk mitolojisini daha önce hiç böyle görmüş müydünüz? Hayallerini gerçekleştirmek için Kıbrıs'a giden Kumsal ve en yakın arkadaşı Efsun, kendilerini hiç beklemedikleri bir kaosun içinde bulur. Soyut Ejderha tarafından seçilen Li ve Üç Büyücü'nün ki...