Efsun
"Bu kitapların bize söylediği onlarca yalandan sadece biriydi."
Koridorları görünmez olmayı dileyerek aşıyordum. Aslına bakarsanız bunu dilememe gerekte yoktu. Birçok açıdan görünmezdim zaten. Normalde bu beni üzsede bu sefer durum farklıydı. Belena'yı bulmam ve dün olanlar hakkında konuşmam gerekiyordu. Onunla iblisler veya kütüphanenin gizemli yerleri hakkında konuşurken fark edilmek, isteyeceğim son şeydi. Özelliklede etrafta bu kadar fazla polis varken. Tabii yarın gelecek olan tüm tarikatlardan şamanlarıda unutmamak gerekirdi. Bu bilgiyi yurt odamdan çıkarken koridorun kenarında konuşan birkaç öğrenciden duymuştum. Mübalağa değildi bu, aksine oldukça olağan bir durumdu. Devletler tam olarak isimlendiremediği anormal olaylarda şamanları görevlendirir ve duruma el atmalarını söylerdi.
Ailem her zaman Umai'nin tarikatında bir şaman olmamı istemiş, bunun için çalışmışlardı. Ben her ne kadar bu gelecekten kaçsamda, dokunmaya tenezzül etmediğim kaderim beni o noktaya doğru sürüklüyordu.
Kadın şamanların görevi dünyayı kötü ruhlardan korumak ve ötekilerin mesajlarını iletmekti. Umai tarikatının şamanları ise bu kutsal görevin yanı sıra bakire kalır ve diğer tüm kadın ve çocukları gözetirdi. Yüksek bir irade ve koşulsuz bağlılık isteyen bu görev benim için çok zordu. İçeride, derinlerde bir yerde ben, yüce tanrı Mergen'e kendimi daha yakın hissediyordum. Mergen, bilgeliğin ve felsefenin tanrısı... Göğün yedinci katında ok ve yayla uzayın karmaşasını dizginleyen tanrı. Ben her ne kadar Mergen'e büyük bir tutkuyla bağlı olsamda kaderim, onun çok uzaklarındaydı. Kalbimi buran bu düşünceyi savuşturup görevime odaklandım. Çünkü biliyordum ki bir şeyi istemek, kalbinden ve delicesine istemek, her zaman yeterli değildi. Bu kitapların bize söylediği onlarca yalandan sadece biriydi.
Büyük işlemeli ahşap kapıyı itip kütüphaneye girdim. İçerisi bomboştu ve bu normaldi. Dünkü kaostan sonra kimse kalkıpta kitap okumaya gelmezdi. Yerdeki kırmızı halının adım seslerimi yutmasına sevinerek rafların arasında ilerlemeye başladım. Kitapların oluşturduğu koridorlar oldukça sessiz ve ıssızdı. Lakin bu beni daha çok içine çekiyor, adeta yutuyordu. Rafların arasında ilerlerken işlemelere ve motiflere yeniden baktım. Parmağımı tereddütle işlemelerin üzerinde gezdirmeye başladım.
Karmakarışık işlemelerden çıkara bildiklerim ucunda üçgen olan bir çizgi, şekilsiz bir yuvarlak ve bir koltuktan ibaretti. Biraz daha yaklaşarak motifleri incelemeye devam ettim. Üç tane, üzerinde taşlar olan bir dikdörtgen ve karanlık mağaralar. Bu şekiller gerçekten bir şeyler mi anlatmaya çalışıyordu yoksa sadece aptalca bir düşünce içerisinde miydim bilmiyordum. Motiflere bakarak biraz daha ilerledim. Yüze benzeyen bir ifadenin doğruca bana baktığını gördüm. Bu şey bir yüz müydü emin bile değildim. Karanlık gözlere biraz daha yaklaştım. Gözlerinde bir kana susamışlık ve dehşet vardı. Kütüphanenin sessizliğinin yanı sıra bu karanlık gözler beni oldukça ürpertmişti. Yüzü sanki ona bakanları lanetliyormuş gibiydi. İncelemek için biraz daha yaklaştım ve biraz daha...
"Neye bu kadar odaklandığını gerçekten merak ettim."
Ufak bir çığlık atarak geri çekildim. Sırtımı arkamdaki raflara çarparak durduğumda küçük bir acı hissettim. Uroras tam olarak karşımda duruyordu. Ellerini birbirine bağlamıştı ve yüzünde verdiğim tepkiye bağlı olarak bir şaşkınlık vardı. "Ah tanrılar! Ödümü kopardın. Neden bu kadar sessiz hareket ettin ki?"
"Aslında pekte sessiz değildim. Her neye bakıyorsan fazla dalmıştın."
Haksız sayılmazdı. Sembollere bir an için fazlasıyla dalmıştım. Omzumdan düşen başörtümü düzeltip duruşumu dikleştirdim. "Sadece Belena'yı arıyordum. Onu gördün mü?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRAL: Li&Nksy (TAMAMLANDI)
FantasyTürk mitolojisini daha önce hiç böyle görmüş müydünüz? Hayallerini gerçekleştirmek için Kıbrıs'a giden Kumsal ve en yakın arkadaşı Efsun, kendilerini hiç beklemedikleri bir kaosun içinde bulur. Soyut Ejderha tarafından seçilen Li ve Üç Büyücü'nün ki...