Kumsal
"Dolunayın denize vuran yalancı ışığı beni mutlu ediyor."
Ef ağzını tutarak hışımla salondan çıktığında hepimiz şaşkınca birbirimize bakıyorduk. Hyujin'in lafı ise yarım kalmıştı. Ef başarmış ve gitarını daha önce hiç duymadığım kadar güzel bir melodiyle çalmıştı fakat şimdi kusmak için ortadan kaybolmuştu. Peşinden gitmem gerekiyordu.
"Ef, bekle!" diye seslendim fakat Ef kapıyı ardından kapatıp gitti.
Peşinden hızla gidiyordum ki bir elin bileğimi tutmasıyla durdum. Başımı çevirdiğimde bana gülümseyerek bakan Yiğit'i gördüm. Bu an bana iblislerin saldırdığı ilk günü, anımsatmıştı. Adeta bir yıldırım gibi o an gözümün önünde canlandı. Yiğit yine bileğimden beni tutuyordu ve üstü başı kan içerisindeydi. Omurgamdan aşağıya doğru inen ürpertiyi umursamadan kaşlarımı çattım.
"Orada çok iyiydin." dedi Yiğit.
"Teşekkür ederim ama Ef'in peşinden gitmeliyim."
Yiğit yanlış bir hareket yaptığının farkına varmış olacak ki bileğimi hızla bırakıp oyuncağını kırmış ve annesinden azar işitecekmiş gibi duran bir çocuk gibi gözlerini kaçırdı. "Üzgünüm ben sadece... Birden gitmeye yeltenince... Yani demek istediğim..."
Kıkırdadım. "Sorun değil." dedim. Yiğit bu haliyle oldukça sevimli gözüküyordu.
Yiğit'te bana karşılık gülümseyince gözleri tekrar gözlerimi buldu. "Sesinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum."
"Hakkımda bilmediğin çok şey var." dedim Li olduğumu düşünerek. Keşke ona dürüst olabilseydim diye geçirdim içimden. "Gitmem gerekiyor." dedim aceleyle. "Yarın görüşürüz." diyerek herkese el salladım. Masada duranların sayısı azalmış olsada Doğukan ve Huka hala oradaydılar. Hyujin ise boş gözlerle Ef'in ardından bakmaya devam ediyordu. Masadan uzaklaşıp arkama döndüğümde Selin'le burun buruna geldim. Durup başımı kaldırarak ona baktım. "Kimleri görüyorum."
Selin ise hiçbir mimik oynatmadan bana bakmaya devam ediyordu. "Bizim olan sahneyi çaldınız."
Onun bu lafı üzerine yanında duran iki kıza baktım. Biri esmer, biri kumraldı ve tıpkı Selin gibi öfkeyle bana bakıyorlardı.
"Neyden bahsettiğini bilmiyorum." dedim ve yanından geçip gitmek için hareketlendim.
Tekrar önümü kesip bana doğru bir adım attı. "Yeni gelen birisi için fazla göze batıyorsun."
"Ah bu bir iltifat mıydı? Teşekkürler." dedim ve sinir bozucu olduğuna emin olduğum bir sırıtışla yanından geçip gittim.
Selin denen kızın bu sefer sinirimi bozmasına izin vermeyecektim. Ağır kapıyı tüm ağırlığımı vererek açıp dışarı çıktım. İçerinin gürültüsünün ve hüzün dolu havasının yanı sıra burası oldukça sessiz ve karanlıktı. Kendimi boşluktaymışım gibi hissetmiştim. Somut olarak yani... Somut kelimesini düşünmek midemin ekşimesine neden olmuştu.
Hızlı adımlarla koridoru aşarak Ef'in ne tarafa gitmiş olabileceğini düşünüyordum. Kızlar tuvaleti... Muhtemelen en yakın tuvalete kendini atmış, midesindekileri boşaltıyordu. Başımı yukarı kaldırarak tuvalet tabelası aramaya başladım. Ardından gelen ufak bir ses karmaşasıyla durdum. Birileri mi konuşuyordu yoksa bu da gücümle alakalı bir değişiklik miydi?
"Neden yapmadınız?"
Evet kesinlikle birileri konuşuyordu. Sesin geldiği tarafa doğru ilerlediğimde konuşma biraz daha netleşti.
"Böyle konuşmamıştık."
Parmak uçlarımda ilerleyip kulağımı sesin geldiğine emin olduğum kapıya yasladım. Olabildiğince sessiz hareket etmeye çalışıyordum. Bir süper kahramanın birilerini gizlice dinlemesinin etik bir hareket olup olmadığını düşünürken konuşma sesleri hararetlenmeye başladı. Kendime süper kahraman olarak seslenmenin ne kadar havalı olduğunu düşünsemde konuşmaya odaklanmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRAL: Li&Nksy (TAMAMLANDI)
FantasyTürk mitolojisini daha önce hiç böyle görmüş müydünüz? Hayallerini gerçekleştirmek için Kıbrıs'a giden Kumsal ve en yakın arkadaşı Efsun, kendilerini hiç beklemedikleri bir kaosun içinde bulur. Soyut Ejderha tarafından seçilen Li ve Üç Büyücü'nün ki...