14. Bölüm

34 9 1
                                    

Efsun

"Gökyüzüne yakışan bir yıldız bulacağım..."

Alarmımın çalmasıyla telefonumu kapattım ve yatakta doğruldum. Gece boyunca gözüme uyku girmemişti. Dün gece olanlar... Tanrılar kötü şeyler olmuştu. Sürekli dün geceyi düşünüyordum. Li'nin bahsettiklerinin yanı sıra Uroras ve Aureyn'in bizi ne kadar aptal yerinde koymuştu. Onlara olan sevgim azalmış, güvenim kırılmıştı. Ben gücümü ilk elde ettiğim zaman Uroras oradaydı. Edindiğim her bilgimi koşa koşa ona anlatmıştım. Büyümü her evirdiğimde... Ah tanrılar! Hepsinde Uroras yanımda olmuş ve bana yardım etmişti. Ben ve Kumsal onlara her şeylerimizi -tabii gerçek kimliklerimiz hariç- anlatmış olmamıza rağmen Aureyn ve Uroras'ın bize yalan söylemiş olması, içimdeki sinirin büyümesine sebep oluyordu. Gerçekten şaka gibiydi. Bunu dedikleri zamana geri gitmek istiyordum. Büyümle onları baş aşağı olacak şekilde yüksek bir yere bırakırdım ve özür dilemeye zorlardım. Özürlerine ikna olduğum zaman da belki onları bırakırdım. Bu düşüncem ile kıkırdayarak yataktan kalktım. Kumsal hala uyuyordu. Onun dersleri benim derslerimden daha geç başlıyordu. Sessizce elime gelen ilk şeyleri üzerime geçirdim. Ardından makyaj yapıp hızlıca odadan çıktım. Sınıfa geldiğimde ders çoktan başlamıştı. Büyük bir amfi olmasına rağmen öğrenci sayısı biraz azdı fakat felsefe dersi için buna çok da şaşırmamak gerekiyordu. Orta sıralarda bir yerlere oturup önüme defterimi açtım. Derse bir türlü odaklanamıyordum. Kafam sürekli dağılıyordu. Tartışmamız ve ötesinde söyledikleri şeyler sanki zihnimde uçuşuyordu.

"İnsanlar iblise dönüşüyor... Onları iblise dönüştüren bir madde var."

Bu nasıl mümkün olabilirdi? İnsanlar nasıl iblise dönüşebilirdi? Her şeyden önce, insanlar neden iblise dönüştürülüyordu? Bu şeytanın işiydi fakat neden yapıyordu bunu? Acaba o iblisler cehennemde olan insanlar mıydı? Lakin onlar kül oluyordu Ef saçmalama...

Düşünceler ve sorular kafamda uçuşurken gözüm tahtaya kaydı. Orada; FELSEFEYİ ANLAYABİLMEK İÇİN ONUN NEREDEN GELDİĞİNİ BİLMENİZ GEREKİR yazıyordu. Kafamı dağıtıp dersi dinlemeye karar verdiğimde profesör ile göz göze geldik.

"Felsefeyi, düşünceyi yaratan tanrıyı bilen var mı aranızda?" diye sormuştu, sınıfa Burçin hoca. Orta boylarda, kumral, beyaz tenli, orta yaşlı, oldukça tatlı bir profesördü. Sınıftan bir kaç kişi cevap vermek için el kaldırmaya başladı. Burçin hoca arkama doğru bakarak birini ayağa kaldırdı.

"İsmim Barlas. Felsefeyi yaratan tanrı ise, bence Ayzıt." dedi. Sesini duyar duymaz onu hatırladım. Doruk denen oğlanın arkadaşı ve bana geçen gün kütüphanede kitap veren kişi. Onun burada ne işi vardı? Üstelik onun gibi bir ahmağın felsefe okuyor olması mümkün değildi.

"Bunu düşünmene sebep olan şey ne peki?" Burçin hoca kollarını önünde bağlamış doğrudan eleştirel gözlerle Barlas'a bakıyordu.

"Ayzıt, aşkın tanrıçası. Aşkı yaratan tanrı onun ne kadar saçma bir şey olduğunu insanlara göstermek için bence düşünün ve aşık olmayın, aklınızı kullanın demiş bile olabilir."

Tanrılar, bu çocuk gerçekten tam bir ahmaktı. Barlas'ın cevabı ile tüm sınıf kahkahalara boğuldu. Gözüm hala onun üzerindeydi ve yerine otururken gözlerimiz buluştu. Bana bakıp gülümsediğinde göz devirip önüme döndüm.

"Güzel. Fikirlerini belirttiğin için teşekkür ederiz fakat yanlış cevap. Ayzıt; aşkın, huzurlu ruhun, yıldızların ve ayın tanrıçasıdır. Başka fikri olan var mı?" dedi Burçin hoca sınıfa göz gezdirerek.

Cevabı biliyordum fakat cevabı söylediğim zaman bütün sınıf bana bakacaktı. Bu düşünce beni yerime mıhlıyordu. Hem ya yanlış biliyorsam? İşte o zaman bütün sınıf bana gülecekti.

ASTRAL: Li&Nksy (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin