28. Bölüm

16 7 0
                                    

Nksy

"Göğsümdeki acı, yerini daha güçlü bir duyguya bırakmak için yok oluyordu."

Yerin altında bulunan mahzenin demir kapılarını kırıp Li ile kendimizi dışarı attığımızda durumumuz acınası haldeydi. Demir parmaklıklarla dolu koridorlarda koşup çıkışı ararken dahi aklımdan sürekli olarak yaşadığım acının içimdeki derin yankısı geçiyordu. İhanete uğramıştık. Dostlarımız, her şeyden öte Hyujin, dostumdan da öteye koyduğum insan beni aptal yerine koymuştu. Mahzende bana olan bakışı, iğrenç ötesi o gülüşü ve tavırları... Aylardır tanıdığım o insan yoktu karşımda. Adeta bir yabancıydı. Göğsüme düşen ağır bir yumru canımı yakıyordu. Canım acıyordu.

Kafamı kaldırıp üzerimizde bulunan aya baktım. Dolu gözlerim onu bulanık görmeme neden oluyordu. Hüngür hüngür ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Boğazımdaki derin acı bana, direnme akıt içindeki acıyı pınarlarından masum bir şekilde diyordu adeta.

Dolan gözlerimi silip, kafamı Li'ye doğru çevirdim. Kafasını öne eğmiş, benim aksime gözyaşlarının akmasına izin vermişti. Aslında o yapması gerekeni yapıyordu. "Nksy, onlar..." Li, kızaran gözleriyle bana bakıyordu.

"Onlar öldü." Kollarımı açıp sıkıca dostuma sarıldım. Önce arkadaşımı, hoşlandığımı sandığım çocuğun bana ihanet edişini ve ölümünü izlemiştim. Kafamı Li'nin omzuna gömüp bu sefer bende gözyaşlarımın akmasına izin verdim.

Derinlerde bir yerde var olan sevgim ilk önce yerini derin bir acıya ve burukluğa daha sonra ise nefrete bırakmıştı. Kafamın içinde, yaşadığımız bütün güzel anlar adeta bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerimin önünden. Bizim saf mutluluğumuzla yaşadığımız o anıların hepsinde meğer içten içe bize nefret besleyen insanlarla birlikteydik. Kırgınlığım bunları düşündükçe yavaşça yok olmaya başladı. Göğsümdeki acı, yerini daha güçlü bir duyguya bırakmak için yok oluyordu.

Li'nin omzunda duran kafamı oynatmadan gözlerimi açtım. Mor perde yerini alan nefretimle adeta ormana ışık saçıyordu. İçimden geçen tek şey ise, her şeyi ama her şeyi yok etmekti.

"İyi misiniz?" Kafamı kaldırdığımda bize tedirgin gözlerle bakan Aureyn'i gördüm. Arkasında da ise öfkeyle bekleyen Uroras vardı.

"Sen, Doruk'sun." dedi Li afallayarak. Ardından Aureyn'e yaklaştı.

"Evet, Li. Olmasını beklediğin kişi olmayabilirim ama buyum işte."

Li, durup derin bir nefes aldı. Soyut ejderhasını eline alıp öfkeyle çığlık attı. Bu öfkenin ardında gizlenmiş derin bir keder vardı. Ejderhasını havaya fırlattı. "Gücünü topla, bu gece çok fazla can yakacağız. En azından yaktıkları kadar ya da acımız dinene kadar." Ejderhası Li'nin sesindeki öfkeyi ve savaşma arzusunu anlamış olmalıydı ki hızlı bir şekilde koluna geri geldi ve yerini aldı. "Ben hazırım."

"Li, bana bak." Aureyn konuşmaya başlamıştı ki Li konuşmasına izin vermedi. "Canını yaktıklarım arasında yer almak istemiyorsan sus ve savaş benimle."

"Bende Barlas. Hani şu sınıfta sürekli laf soktuğun o çocuk." dedi Uroras doğrudan gözlerime bakarak.

Öfkem düşündükçe artıyordu. Hyujin, Uroras ve Barlas. Kafayı yememem gerekiyordu. Lakin elimde değildi. Nefretim gözlerime sığamaz hale bürünmüştü. Gözlerimdeki mor perde artık alev gibi yanmaya ve gözümden fışkırmaya başlamıştı.

"Nksy." Uroras bana doğru bir adım attı.

"Bana yaklaşma sakın." Birde bütün bunların üzerine bana sarılıp her şeyin düzeleceğini mi söyleyecekti? Bu hadsizliği de yapacak mıydı bana?

ASTRAL: Li&Nksy (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin