Kumsal
"Bir grup ucubeden başkası değiller."
Mergen tarikatından ölü bir şaman... Aklımdan bir türlü çıkmayan o cesedi düşünmek midemi bulandırıyordu. Kokusu ve görüntüsü onun ne büyük bir vahşetle öldürüldüğünü kanıtlıyordu. Neredeyse uzuvları kopmuş olan bedeni ve oyulmuş göz çukurları... Bunu yapan şey bir insan mıydı yoksa bir iblis mi emin olamıyorduk fakat emin olduğumuz tek şey bunu yapan kişinin hiçte merhametli olmadığıydı. Aklımıza takılan tonlarca soru vardı. Neden orada Mergen tarikatından bir şaman vardı? Neden öldürülmüştü? Dahası onu ne öldürmüştü? Ef, şamanın başına gelenleri gördükten sonra aynısının Belena'nın başına gelmemiş olmasına sevinmeye çalışmıştı. Tabii onun iblise dönüştürülmüş olması iyi bir son sayılırsa.
Olayın üzerinden haftalar geçmiş olsada yaşadığımız dehşet dün gibi tazeydi. Ormanı incelemek artık bizim için korkutucu bir hal almaya başlamıştı. Şamanın orada öldürülmüş olmasını bir ipucu olarak görmüş ve orayı sabaha kadar aramıştık. Ne yazık ki hiçbir şey bulamamıştık.
"Hey, Kumsal!" Tanıdık bir sesi duymamla olduğum yerde durdum ve gülümseyerek arkama döndüm.
"Selam Yiğit." Yiğit hızlı adımlarla yanıma gelip aramızda kısa bir mesafe kalınca durdu. Omuzlarını dikleştirip gözlerini kaçırmaya başladığında gülümsemem yayvanlaştı. "Evet?" diyerek yineledim.
Yiğit konuşmayı unutmuş gibi bana bakarak ağzını açtı. "Biliyorsun final sınavlarına az kaldı ve düşündüm de..." Kısa bir an durup kaçırdığı gözlerini gözlerimle buluşturdu. "Sınavlar başlamadan önce acaba..." biraz daha durup nefesini düzenledi "...yani diyorum ki biz..."
Gülmeye başladım. "Tamam olur. Bugün akşama ne dersin? Yürüyüş yapabiliriz."
Yiğit rahatlamışcasına omuzlarını gevşetti ve kıkırdamaya başladı. "Harika olur. O zaman akşam hep gittiğimiz çardakta buluşalım."
"Anlaştık." dedim ve arkama dönüp yürümeye başladım.
En son sözleştiğimizde Yiğit'in beni ekmiş gibi yaptığını ve onun yerine Aureyn formunda yanıma geldiğini hatırladım. Sanki bir tesadüfmüş gibi yaptığını ve benden aynı hikayelerimi tekrar tekrar dinlediğini... Yiğit beni dinliyordu, anlıyordu. Dahası, yanımda oluyordu. Kalbimin sıcaklığı yüzüme yayılmaya başladığında suratımda atamadığım bir gülümseme vardı. Kafamı eğip elimde tuttuğum kitapların arasına gömdüm.
Yurt odamıza geldiğimde Ef'i masasında kitap sayfalarını hızlı hızlı karıştırırken buldum. Öyle derin düşünüyordu ki muhtemelen geldiğimi bile fark etmemişti. Onu korkutmamak için içeri girdiğime dair bir ses çıkarmam gerekiyordu. Kapıyı tekrar açıp sertçe kapattığımda Ef irkilerek arkasına döndü. "Hoşgeldin."
"Hoşbuldum. Ne çalışıyorsun öyle?" dedim ve Ef'in masasına doğru yaklaşmaya başladım.
"Bilirsin işte. Sınavlar yaklaşıyor bu yüzden ders çalışıyorum. Ayrıca Mergen tarikatının şamanlarıyla ilgili..."
"Ef hadi ama bunu konuşmuştuk."
"Biliyorum, biliyorum fakat yine de o noktada bir şey olmalı."
"O şamanı hissedememen senin suçun değil. Ayrıca sen Umai tarikatındansın, Mergenle bir ilgin yok."
Ef sanki bir şeyi hatırlamış gibi gözlerini kaçırdı ve düşünmeye başladı. "Biliyorsun Mergen'i hep çok sevmişimdir. Yani bu önemli bir ipucu olabilir."
"O şamanın iyi biri olup olmadığını bile bilmiyoruz. Uroras'ın da dediği gibi. Orada bir işi varsa muhtemelen bu iyi bir iş değildir."
"Bizimde orada bir işimiz vardı lakin bizim niyetimiz kötü değildi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRAL: Li&Nksy (TAMAMLANDI)
FantasyTürk mitolojisini daha önce hiç böyle görmüş müydünüz? Hayallerini gerçekleştirmek için Kıbrıs'a giden Kumsal ve en yakın arkadaşı Efsun, kendilerini hiç beklemedikleri bir kaosun içinde bulur. Soyut Ejderha tarafından seçilen Li ve Üç Büyücü'nün ki...