Kumsal
"Buradan gitmeden önce iki sıradan kızdık."
Kendimi yatağıma attığımda ne kadar yorgun olduğumu anladım. İyice gerindikten sonra yastığıma sıkıca sarıldım. Sonunda kendi evimde, kendi yatağımdaydım. Yatağım yurdun yataklarına göre oldukça yumuşak ve genişti. Odam dağınık ve tıpkı benim dizayn ettiğim gibiydi. Burayı çok özlemiştim. Gelir gelmez valizimi rastgele bir yere koymuş, şoförle olabildiğince kısa konuşmaya çalışarak hakkımda bir bilgi vermekten kaçınmıştım. Ailemin benim hakkımda bilgi edinmesini istemiyordum. Eğer merak ettikleri bir şey varsa bunu gelip bana sormalıydılar.
Yatağın ucuna doğru uzanıp korkuluklardan aşağıya baktım. Ef valizini açmış içini karıştırıyordu. Ailesinden kaçarak üniversiteye gittiği için evine gitmekten korkmuştu. Bir süre içinde gitmeyi planlamadığı için bu kısa tatilimiz boyunca benimle kalacaktı.
Ef valizini kurcalamayı bitirip merdivenlerden yukarı çıktı. Yanımdan geçip odamın diğer tarafında olan balkona doğru yöneldi. Kapıyı açıp dışarı çıktığında onu takip edip bende dışarı çıktım. Ellerimi korkuluklara dayayıp Ankara manzarasını izlemeye başladım. Trafiğin ve kalabalık insan sesinin kulağımda melodi oluşturmasına izin verirken Ankara'nın ağır kokusunu içime çektim. "Ah burayı özlemişim!" dedim heyecanla.
Ef omuzlarını silkti. "Aynı fikirde değilim. Kıbrıs'ın sakinliği şimdiden burnumda tüttü."
"Hele ki o deniz kokusu yok mu?" dedim mırıldanırcasına. Kıbrıs'ı şimdiden bende özlemiştim. Özellikle de Yiğit ve diğerlerini. Kıkırdayarak Ef'e baktım. "Buradan gitmeden önce iki sıradan kızdık."
Ef'te dediğime karşılık kıkırdadı. "Hala öyleyiz."
"Ya tabi ne demezsin." dedim omzuna bir yumruk atarak. Bu benim sevgi dilimdi. Bir süre daha ikimizde hiçbir şey demeden manzarayı izlemeye başladık.
"Ankara'ya gitmiş sevkiyat ile ilgili bilgi edinmeye çalışın." Aynen böyle söylemişti Aureyn. Ef ile bu konuyu tartışmış ve gece, Ankara'nın ücra köşelerine gezinti yapmaya karar vermiştik. En azından bir iblis bulabilirsek bu bizim için bir adım olacaktı. Beklenen vakit geldiğinde ve saat gece yarısını geçtiğinde ikimizde dönüştük. Balkondan bir evin çatısına atlayıp koşmaya başladık. Birinin bizi görmediğinden emin olmamız gerekiyordu. Bu yüzden kapıyı kullanamazdık. Şoförümün kapının önünde beklemesi ise cabasıydı. Haberlerde hala bizim hakkımızda konuşulsada şu an Ankara'da olduğumuzun bilinmemesinin daha iyi olacağını düşünmüştük.
Ankara sokaklarında özgürce koşup, o öldürücü soğuğun vücuduma işlemesine izin verdim. Kıbrıs'ın ılık havasının yanı sıra burası titretici şekilde soğuktu. Neyse ki tuhaf, büyüsel, sihirli kıyafetlerimiz üşümemizi bir nebze engelliyordu. Bir çatıdan atlayıp yangın merdiveninin demirlerine tutunup aşağı kaydım. Ef'te beni takip edip aşağıya indiğinde bir ara sokakta, ışıkların ardına saklanmıştık. Doğru yerdeydik. Ulus. Burası fahişelerin ve zengin adamların para kazandığı veya aksine para kaybettiği bir yerdi. Tehlikeli olması bir yana çoğu kişi için eğlencenin merkeziydi.
Işıkların geldiği ana caddeden kafamı çevirerek Nksy'ye baktım. "Sence dönüşmeli miyiz yoksa..."
Ef sözümü kesti. "Saçmalama burası tuhaf giyinimli bir sürü insan dolu. Muhtemelen bizim bir kostüm partisinden çıktığımızı düşüneceklerdir."
Haklıydı. Burada çokça ilginç parti vardı. Ara sokaktan çıkıp ışıklara doğru yürüdüm. Etraf rengarenk giyinmiş insanlarla doluydu. Her eğlence mekanının önünde dev görünümlü, siyah takım elbise giymiş adamlar vardı. Bu adamlarla dövüşmektense bir iblisi tercih ederdim. Kendi düşünceme istemsizce sırıttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRAL: Li&Nksy (TAMAMLANDI)
FantasíaTürk mitolojisini daha önce hiç böyle görmüş müydünüz? Hayallerini gerçekleştirmek için Kıbrıs'a giden Kumsal ve en yakın arkadaşı Efsun, kendilerini hiç beklemedikleri bir kaosun içinde bulur. Soyut Ejderha tarafından seçilen Li ve Üç Büyücü'nün ki...