"Anne ağzından çıkanı kulağın duysun! "
"Ben ne dediğimi gayet iyi biliyorum. Sen canına mı susadın oğul! Orhan söyle ona da kararını. "
Oğulcan ise hala "Yapma baba yapma! Kıyma kardeşime o masum. Bu davayı bilmiyor onun hayalleri var babaa! "
"Yeter! " diye bağırdı Berk " Bu saçmalıkları daha fazla dinleyemeyeceğim! Bu iş bugün bitecek! Ya kızınız ya da oğlunuzun canı! "
"Aybike birazdan gelir. Yalvarırım oğluma dokunma!"
"İyi! Kapıdaki adamlarıma verirsiniz kızı. " diyerek çıktı lokantadan.
Kapıda bekleyen adamlarına doğru yürüdü Berk tok bir sesle "Buraya bir kız gelicek onu bana getirin." diye emretti. Arabasına bindi.
"Baba bir şey söylesene! Neden susuyorsun? Nasıl izin verirsin bu duruma? "
O sırada Aybike kapıdan içeri girdi. İçeri girdiği gibi adamlar zorla kollarından tuttular genç kızı.
"Bırakın beni! Kimsiniz siz! Anne baba bir şey söyleyin bu adamlara bıraksınlar beni! "
Oğulcan engel olmaya çalışırken annesi Aybike'nin önüne geçip "Abinin sağ kalmasını istiyorsan o adamlarla gideceksin! Bundan sonra bizden uzak durun!"
"Neler söylüyorsun anne!" daha fazla konuşmasına fırsat vermeden siyah takım elbiseli iki koruma kızı zorla çıkardı oradan. "Annee! Baba! Abiii! Bırakın beni! " diye haykırırken bindirdiler onu arabaya.
Şoför koltuğundaki adamın yüzünü dikiz aynasından görmeye çalıştı genç kız daha önce lokantada onu görmüş olabileceğini düşünerek. Ama malesef siyah güneş gözlüğü taktığı için hiçbir şey görememişti.
Genç kız zorla oturtulduğu arabada yol boyunca olup biteni kafasında anlamaya çalıştı ancak bir türlü anlayamıyordu. Bu zorba adamların onu neden alıkoyduğunu? Şimdilik susuyordu çünkü bu ıssız yolda ağzını açarsa onu arabadan indirirlerse başına kötü bir iş gelebilirdi.
Berk ve onu peşinden takip eden siyah arabalar Özkayaların görkemli malikanesine varmıştı. İner inmez gözlüklerini çıkarıp arabanın arka kapısını açtı ve kızı kolundan tuttu sıkıca. Kendine doğru çekince göz göze geldiler kısa bi anlığına.
"Aa ama s-siz dün çiftlikte gördüğüm... adamsınız... " bu söylediğini duymazdan geldi genç adam.
'Çiftlikte gördüğüm, bana kafa tutan bu kız... Demek kanlım Orhan'ın kızıymış. Sahi orada ne işi vardı? ' diye sordu içinden yaka silkerek.
Kızın gözlerine baktığı anda girdiği etki alanı hiç hoşuna gitmemişti. Ardından gözlerini kısarak eve doğru sürüklemeye başladı.
Sürüklendiği esnada "Neden beni zorla alıkoydunuz? Bırakın beni gideyim! Babamın alacaklısısınız sanırım. O borcu neyse öder size kaçmaz. Beni kaçırmakla borcunuzu tahsil edemezsiniz! " dedi genç kız.
'Alacaklı mı kan davasından haberi yok herhalde' diye düşündü kızıl adam. "Ben nasıl istersem öyle ödenecek bu borç ve bunu sen ödeyeceksin! " dedi Berk net ve sert bir üslupla.
Bağırışmaları duyan Gülsüm Hanım kapının eşiğine çıktı. "Destur! Torunumun lafının üstüne laf söyleyemezsin! Aşiretimizin başı o dur. "
"Aşiret mi! Dağ başı mı burası? Gidiyorum ben! "Dedi korkusuzca Aybike.
Gülsüm Hanım iyice çatmıştı kaşlarını Aybike'nin cevabı karşısında. Tam bir şey söyleyecekti ki Berk girdi araya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Anlaşılma /AyBer
Fanfiction"Derler ki, sığındığın gönül memleketindir." "Derler ki bakan gözdür, gören kalp. " Dördüncü hikayem de Aybike ve Berk'i aşiret ahalisinde görücez. Umarım beğenirsiniz. Günlük dizi "Kan Çiçekleri'nden" kurgulanmıştır. Ön yargısız okumanız dileğiyle ☺