''Daha hızlı ve sert'' dedi dişlerinin arasından. Bilmem kaçıncı defa söylediği şeyle artık gittikçe sinirlerim bozuluyordu. Her konuştuğunda elimde sıkıca kavradığım ot sökme aletini daha sert indiriyordum çimlere. Hayır, burada koparılacak yabani ot da yoktu, çimlerin boyutu da düzeni de gayet yerindeydi hatta her şey kusursuzdu ama karşımdaki bu adam bir şekilde bir kusur bulabiliyordu.
''Sıraç düzgün tut şunu,''
Ellerini arkasında kavuşturarak güneşimi engellemek amacıyla biraz daha yaklaştı. İster istemez kendimi kafamı çevirip eğlenip birbirleriyle oyunlar oynayan delilere çeviriyordum, bu da kendimi annesi dışarıya oynamaya göndermeyince pencereden onları seyreden üzgün bir çocuk gibi hissetmeme sebep oluyordu.Kolumu havaya kaldırınca ona vuracağımdan korkup bir adım uzaklaştı, sertçe çimlere vurdum aleti.
''Elinin kolunun ayarını sikerim şimdi.''
Sonraki darbem tam sağ ayağına hedeflenmişti hatta bunu sonradan anlayıp bir kaç adım geri çekilemeden aleti hızla vurdum ancak alet 'V' şeklinde olduğu için ve lanet olsun ki şans bu piçten yana olduğu için 'V' harfinin ortasına denk gelmişti ayağı, hemen sonra ayağını çekmişti zaten.
Bir gülme sesi geldi Ali kendini toparladıktan hemen sonra, hala gülümserken yere çöktü.
''Burada kimse olmasaydı,'' dedi samimiyetsiz gülümsemesini takınmaya devam ederek. ''Seni bu toprağın altına gömerdim biliyorsun değil mi?''
Ona, bok yaparsın gülümsememi sunarken ikimiz de birbirimize gülümsemeye başladık ve o anda aleti hızla kaldırıp boynumdaki parmak izlerinin öcünü almak ister gibi V harfi olan yeri kafasına vurdum hafifçe, bir anlık sarsılır gibi oldu. Sonraki hareketi, üstüme atılmak yerine etrafa bakmak olunca kendimden beklemeyerek bu sefer daha sesli gülmeye başladım.''Ulan şimdi o kolunu kırıp götüne sokmazsam,'' derken hala başımı sallayarak ona meydan okuyordum. ''Çok cesursun değil mi dışarda, herkesin içinde?'' kolumdan tutup hafifçe bastırmaya başlarken dizlerimi yere bastırarak kafamı ona yaklaştırınca ona gösterdiğim bu yakınlıktan dolayı bir kaç saniye afallayarak suratıma baktı.
Sonra bu şaşkınlığını fırsat bilerek hızlıca etrafıma bakıp kimsenin bize bakıp bakmadığından emin olduktan sonra hızla dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. Sırıtarak yüzüne baktım daha sonra, onunla biraz eğlenmekte sakınca görmüyordum.
Kelimenin tam anlamıyla kas katı kesilmişti. Hatta bu hareketsizliğinden korkup onu dürtmeye başlayınca kolumdan tutarak engelledi, hala yüzündeki şok silinmemişti.
''Ali hemşire,''
İkimizde kafamızı bize seslenen kişiye çevirmiştik yakalanmış gibi ancak adam daha bize doğru yeni geliyordu. Ali'nin tekrar bana baktığını hissettim, adam Ali ona bakmasa da konuşmaya devam etti.''Toplantı varmış.'' dedi sadece.
Bu haber yüzümde kocaman bir gülümseme oluşturmuştu ki, Ali kolumdan tutarak beni peşinden sürüklemeye başladı.
''Sende benimle geliyorsun,''...
Oturduğum yerde hiç kıpırdamadan durmak yeterince sıkıcı değilmiş gibi etrafımdaki burada insanları çileden çıkaracak kadar sinir bozucu olan insanların konuşmalarına maruz kalmıştım. Sanki yanımdaki bu şerefsiz sıkıntıdan patlayacağımdan oldukça emin olduğu için buraya, yanına sürüklemişti. Hakkını vermeliydim, güzel intikam şekliydi.''Oda sayısının ortalama bir hastanenin odalarından daha az sayıda olması çok kötü. Sadece normal hastalar yok burada, yani...'' Elimdeki kalemle önüme koyulan kağıda daireler çizmeyi bırakıp konuşan kahverengi, uzun saçlı kadın hemşireye çevirdim gözlerimi.
''Haklısın ama ne yapmak gerekir? Her gün sanki yeterli sayıda yerimiz varmış gibi yeni hastalar buraya sevk ediliyor.'' Yaşı kendi doktorumun yaşıyla aynı görünen erkek doktor konuşmuştu bu sefer de.
''Bazı büyük suçlar ile buraya gelen hastaların önlem amaçlı ayrı odalarda kaldığını biliyorsunuzdur ama ortak alana da çıkabiliyorlarsa ve buna rağmen kimseye bir zararları dokunmuyorsa, iki üç kişi aynı odayı paylaşabilirler.''