3

5.8K 335 162
                                    

Güneş ışıklarından rahatsız olup göz kapaklarımı araladığım sırada yine bu lanet yerde olduğumu görünce geri kapatmak istedim gözlerimi.

Gece uyumadan uykumda ölmeyi diledim ama işte, yine buradaydım.

Tekrar uyuma hayalleri kuruyordum ama hemen sonra kapımın kolu çekilerek açıldı. Demir kapıyı itip içeri girmek bile belirli bir güç isterdi.

Elinde bu sefer kahvaltı tepsisiyle girdi. Neyse ki bu sefer daha özenerek bir şeyler koymuştu. Genelde iki ana yemek olurdu ama iş onlara kalınca kafalarına göre bir şeyler koyuyorlardı.

Kapıyı arkasından kapatarak içeri girip bana baktı.

"Ne haber?" Dedi sırıtarak.
Yanıma doğru ilerledi.

"Yatağına geçmişsin,"
Gözlerimi ondan çekerek pencereye baktım. Kahvaltı saati geçmiş olmalıydı çünkü diğerleri çoktan dışarı çıkmıştı bile. Kahvaltı saatinde kimsenin ortak alandan ayrıldığını görmemiştim.

Bacağımdan beni dürtüp dikkati kendine çekmeye çalışsa da ona dönmedim.

"Kahvaltını yap hadi deli çocuk,"
Gözlerimi bu sefer ona diktim.
Biraz fazla mı cesaretliydi?

Genelde buradaki deliler hariç herkes bizim gibilerinden korkup çekinirlerdi. Belki de kesici alet taşımadığım için ciddiye alınmıyordum.

"Yoksa kendi ellerimle mi yedirmemi tercih edersin?"
Yüzündeki o piçimsi gülüş her şeyi açıklıyordu.

Rahat bırak, der gibi ona bakıyordum.

Kahvaltıyı yatağımın üzerine indirdi.
Yine çok kötüydü.
Soğuduğunda tahmin ettiğim bir menemen. Domatesleri ağzıma almak için dudaklarımı tümüyle aralamam gerekirdi. Hiç uğraşmadan domatesleri öylece içine atmış gibilerdi.

Sade, küçük bir omlet. Yumurtanın sarısını sevmediğim için omlet yerken midem bulanmasın diye ağzımı ekmekle doldurmak zorunda kalırdım.

İki siyah iki de yeşil zeytin ve tuzsuz bir beyaz peynir. O da küçük.
Çay yoktu. Muhtemelen demlemişlerdi ama karşımda ki bu adam getirme zahmetinde bulunmamıştı.

Nereye baktığımı anlayınca sahte bir mahçup ifadeyle, "su ve çay arasında kaldım," pet şişeyi gösterdi. "Suyu seçtim."

Gözlerimi kısa bir an ona çevirdikten sonra yemeğe baktım.
Tepsiyi elime alırken bundan memnun olmuş gibi gülümsedi.

Ambalajda duran küçük ekmeği aldım.
Açtım, çok açtım ama iştahım yoktu.
Bu öyle bir şeydi ki ağzımı açıp yemek gönderirken onu çiğneyemiyordum. Yemek dudaklarımda kalırken yoruluyordum.

Ekmeği bıraktım ve daha kolay bir şey seçtim. Önce küçük bir parça peyniri aldım ama hemen sonra vazgeçerek çatalımı zeytine batırdım.

Çatalımda duran zeytini ağzıma aldım ama çiğneyemedim. O adamla göz göze gelmek istemiyordum.

Zeytini zorla da olsa çiğnedikten sonra o küçük parça peyniri de yedim.
Hepsi bu kadardı.

"Sen kesinllikle benim yedirmemi istiyorsun," dedi heyecanlı bir sesle.

"Dileğin gerçekleşti deli çocuk," dedi bir kez daha.

Sertçe yutkunduktan sonra bu sefer boğazımı sıkmıştı elleri.
Direnmek, bağırmak, çağırmak istiyordum ama ağzımı açsam da bir şey çıkmıyordu.

Ellerimi onun göğsüne vurmaya çalıştım ama ekmeğin ucuna aldığı omlet parçasını dudaklarıma yaklaştırdı.
Burnumu tutarak beni nefessiz bırakırken direnmeyi bıraktım ve dudaklarımı bir kez daha açtım.
Garip, ölmek isteyen biri nefessiz kalırken bir nefes için delirebiliyordu bazen.

Yanaklarımdan tuttu.

Şuan o kadar korkunç görünüyordu ki, kendimi küçükken gittiğim dişçide gibi hissediyordum. Üzerime eğilen iki doktor ve yardımcısı vardı ve ben sürekli gülmemek için kendimi zor tutardım. Ama bu görüntü komik değildi.

Hayatı biten birinin hayatını daha da zorlaştıran biri karşımdaydı.

Ağlama istediğim geldi ama bu sefer ağlamadım.
Ağzıma sokmaya çalıştığı çatalı elime aldım ve hiç düşünmeden kırıp onun suratına attım. Gözlerini kapatarak kendini benden uzaklaştırdı.
Daha çok sinirlenmişti ve bu sefer peyniri, menemeni eliyle avuçlayıp ağzıma zorla tıkıştırmaya çalıştı.

Ağzıma sokulan küçük bir parçayla bile kusma isteğim geldi.

Kolunu, göğsünü yurmukluyordum, onu üzerimden atmaya çalışıyordum ama o devam etti. dudaklarımın kenarından akıp giden yemekler, bu konuda başarısız olduğunu gösteriyordu.

"Aç ağzını," dedi sertçe.
Ama ona olabildiğince direnmeye çalışıyordum.

Üzerimden kalkınca rahat bir nefes alacaktım ama bu sefer eline aldığı pet şişeyi görünce kaşlarımı çatarak ona baktım.
Ben daha yatıyor haldeyken ensemden tutarak beni kaldırmaya çalıştı.

Kapağı açtığı anda içmek dışında bir şansım kalmamıştı yoksa boğulacaktım. Hızlı içmeye çalışsam da, su soluk boruma kaçtı ve ben yatıyor haldeyken öksürmeye başladım.

Adam hala yumuşamamıştı.
Doğrulmama izin verdi. Öksürmeye başladım. Öksürürken ters ters o adama bakmayı ihmal etmiyordum. Bitirmemi bekliyordu.

Sonunda derin nefes alırken berbat bir halde olduğumu biliyordum ama en azından şimdi gidecekti.

Burada beyaz bir eşofman ve beyaz bir üst veriyordı. Bunun dışında bir şey giyemiyorduk.
Şimdi bana tekrar getirmek zorundaydı çünkü üstüm su içinde kalmıştı.

Baygın gözlerle onu izledim.

İşaret parmağıyla pencereyi gösterdi.
"Dışarı çıkmak istiyor musun,"

Bakışlarımı gösterdiği yere yönelttim.
Sadece banyo yapmak istiyordum.

Çenemden tutarak kafamı kaldırdı.
"İstiyor musun?" Dedi bir kez daha sorarak.
Bunu bilerek yaptığına artık ikna olmuştum.

Gözlerimi ondan çeksem de hala ona bakmam için çenemi sıkıyordu.

"İstiyor musun?" Dedi bir kez daha sıkarak.

Sinirli olduğunu belli eden bir soluk aldı ardından yüzümü ittirdi.

Kapıya doğru ilerlediği sırada arkasından şaşırarak baktım. Daha iğnemi yapmamıştı. Şikayetçi değildim ama bu ilk oluyordu.

Kapıdan çıktığı anda, "hasta bana saldırdı," diye seslendi oradaki görevlilere. Kafasını bana çevirdi ve tatlı bir şekilde gülümseyip göz kırptı.

"Gözlem odasına kapatın."
Dişlerimi sıktım.

Beni üzerimdekileri temizlemeden hücreye aldılar.

...

En işsiz benim.

HASTA~ GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin