22

2.7K 237 120
                                    

Göz kapaklarımı araladığımda bu dünyada bir daha görmek istemeyeceğim bir yüzü görerek uyanmıştım.

İlk yaptığım şey yüzümü buruşturarak kalkmaya çalışmak olmuştu ama ellerimden destek alarak vücudumu kaldırmaya çalışmak bir hayli zor gelmişti bana. Yine de denedim, bu adamın karşısında yatar halde savunmasız durmak istemiyordum. Oturur halde kendimi ona karşı savunacağımdan değildi ama bir şekilde kendimi avutuyordum.

Sırıttı. "Günüm aydınlandı."
Kendime söz verdim, eğer bir gün konuşmaya karar verirsem ona ilk küfür etmekle başlayacaktım.

"Dün hiç uyanmayınca..."
Koluma baktıktan sonra gözlerimi kapatarak var gücümle kendimi yukarı çektim. Ayaklarımı kendime doğru çekip sırtımı sonunda yatağın demir kısmına yaslamıştım.

Sahte bir mahçuplukla yastığını düzeltip sırtımı yumuşak yastığa vermemi sağlayınca teşekkür bekleyen suratına ters ters baktım.

Gözleri vücudumda gezindi. "Çok kötü düştüğünü söylediler."
Belimin aşağısındaki pikeyi göğsüme kadar çekip bana baktı. "Çok canın yanmadı ya."

Konuşacağım umuduyla beklentiyle o çipil çipil bakan gözleriyle bana baktı ancak kafamı çevirdim ve ondan tarafa bakmadım.

"Ah, pardon, hep unutuyorum."
Göz ucuyla gördüğüm kadarıyla o not defterini cebinden tekrar çıkarmıştı. Defterin yanından hiç ayırmadığı mavi tükenmez kalemi de çıkarıp yatağıma bıraktı.

Sırtımdan gelen yoğun acıya dayanmaya çalışıyordum bu piçe göstermemeye çalışarak.

"Söyle hadi." Tekrar önüme itekledi.
"Canını yaktım mı yaz."

Dudaklarımı sertçe yalayarak not defterini ve kalemi elime aldım.
Önceki acıya kıyasla şuan çektiğim acıları daha katlanılabilirdi. Acımı yatıştıracak bir şey vermiş olmalılardı.

"Ölümün benim elimden olacak seni adi orospu çocuğu."

Yüzüne bile bakmadan notu yatağa geri koyunca eline alıp okudu. Okumasıyla attığı kahkaha elimdeki kalemi sertçe sıkmama sebep oldu.

"İddialı, oldukça iddialı. Ee, anlat bakayım başka neler yapacaksın bana?"

"Derini yüzeceğim senin."  diye hırsla yazarak önüne itekledim.

"Hmm," duraksayıp bedenini bana yaklaştırdı. "O uğraştırmasın seni?"

"Benim için bir zevk." Daha fazla onunla muhattap olmamak için kalemi elimden bıraktım.

Bu sefer gülmemişti. "Anladım." Dedi başını sallayarak. "Ama bebeğim, sen hem yemeğini yemeyip güçten düşüyorsun hem de dediklerimi yapmıyorsun. Bunları görüp ne kadar üzüldüğümün farkında mısın bilmiyorum." Ellerini kaldırıp hafif uzayan saçlarıma elini atıp okşamaya başlayınca alt kısmımda fokurdamaya başlayan bir şey vardı, bir his. Saçlarımı okşamaya devam ederken biraz daha yaklaştı. "Senin saçların yine uzamış, kesmek lazım." Burnunu çekip saçımı sıkıca kavrayınca ellerim hızla başımın üzerine çıktı. 

"Ama bu sefer benim canım saçını kesmek istemiyor." Bu sefer saçımı daha sıkı kavrayarak kendine çekince inleyerek saçımı ondan kurtarmaya çalıştım. "Kıyamıyorum..." Kulağıma yaklaşıp fısıldamaya başladı. "Hem saçını çekince ağzından çıkan o inleme beni hasta ediyor." Baştan aşağıya ürperdiğimi hissettim.

"O ses, canını yaktığımı haberdar eden o güzel ses." Başını sallayıp saçımı bırakıp beni yatağıma doğru itekleyince artık takatim kalmamıştı ama yine bir şey yapmayarak yerimde kaldım. Sabır taşı olsa çoktan orta yerinden çatlamıştı ama ben ne yapabilirdim ki ona?

''Sana neler olduğunu soracaklardır,'' yüzümü ona çevirdim. ''Onlara ne anlatacaksın güzelim?''

Yüzümü çevirdim ama ona daha fazla bir şey yazmama kararımı sorguluyordum şuan. Delice bakışlarını üzerimde hissetsem de bir tepki vermeyerek ondan bir atak bekledim.

''Niye böyle yapıyorsun? konuşman için seni zorlayınca kötü olan ben oluyorum sonra.'' 

Derin bir nefes alıp verdi. ''Buraya senden özür dilemeye geldim.'' İçine etmişti. ''Bu sefer biraz ileri gittiğimi hissettim. Seni merdivenden itmemem gerekirdi.''

Öyle bir umursamazlıkla söylüyordu ki sanki sadece özür dilemesi gerekiyordu ve bunun nasıl şekilde olduğu fark etmezdi. 

Kalemi elime tekrar alıp yazmaya başladım. ''Elimden şekerimi zorla almışsın gibi konuşuyorsun.'' 

Okuyunca burukça gülümsedi. ''Ama üzgün olduğumu söylüyorum Sıraç, bu senin için hiçbir ifade etmiyor mu?'' 

Benimle dalga geçiyordu, öyle olmalıydı. Hatta birazdan kendini tutamayarak gülmeye başlayacaktı. 

''Her neyse, bu aralar bir olaya falan karışma.''

Bu halde nasıl bir olaya bulaşacaktım ki zaten?

''Aynen bende öyle düşünüyorum, vasat bir haldesin bu yüzden her ne olursa olsun, kendi halinde takıl. Başkalarının işine burnunu sokma.''

Gözlerimi devirdim.

Ayaklandı. "Uslu uslu yerinde kalıp uzan, akşam işlerimi bitir bitirmez yarım kalan aşk dolu sohbetimize devam etmek için yanına koşarak geleceğim."

Bana sırtını döner dönmez sakin olmaya çalışarak tekrar yerime uzandım ama elime gelen şeyle kafa karışıklığı ile kafamı eğerek elime gelen şeye doğru başımı çevirerek baktım.

Not defteri. Ve de kalem. Unutmuştu.

İnsanlarla konuşma havanda değildim ama bu adamı çileden çıkaracak her şeye vardım.

Elimde sıkıca tutarak görmesin diye pikenin altına sakladım. Kapıyı kapatmadan dönüp bana bakarak gülümsedi çapkın bir şekilde.
...

Arkadaşlar bunu bir geçiş bölümü olarak düşünebilirsiniz. Bayadır aktif değilim gripten ölmek üzereyim çünkü gözlerimi bile zar zor açıyorum ama geç de olsa bölümü atayım dedim. Yeni bölümün gelmesi bunun kadar geç sürmez merak etmeyin. sağlıcakla kalınnnn

HASTA~ GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin