''Bir numara öğrendim,'' izin dahi almadan kolumdan çektiğinde bende aynı karşılığı vererek kolumu ondan çekmeye çalıştım ama bahsettiği numara her ne ise, göstermeden vazgeçecek gibi değildi.
''Rahat bırak beni,'' dedim sesim istemsizce sıkkın çıkıyordu.
Tamam, Asaf ve Berat'ı çok uzun zamandır tanımıyordum, belki bir aydır. Bu bir ay boyunca sürekli gördüğüm kişiler de değillerdi, arada denk geliyorduk sadece onun dışında hep yalnızdım zaten.
peki kalbim niye bu kadar ağrıyordu? İki arkadaş kaybetmiştim ve ikisi birden mavi gözlü piçi dinlemeden ona inanmışlardı ve beni de yalancı ilan etmişlerdi. Bu hastanede o kadar kişiden nefret ediyordum ki, hangisinin nefreti daha çok ağır basıyordu bilmiyordum.
Bu aralar Ali, ne durumda olduğumu hissetmiş gibi benimle uğraşmıyordu, ya da sadece hiçbir şeyden haberi yoktu.
kolumdan çekip masama doğru ilerlettiğinde ona sesimi çıkarmadım bu sefer. Sandalyeyi çektiğinde yine hiçbir şey demeden oturdum. Bana bir şey yapamaz diye kendime hatırlattığımda neye güvendiğimi bilmiyordum.
Sağ elimi masanın üzerine koydu önce parmaklarımı teker teker ayırdıktan sonra kaşlarım hafifçe çatıldı. ''Ali,'' diye konuşmaya başladığımda beni rahatlatmak için, ''Sorun yok, bitanem, küçük bir numara sadece.'' dedi. Hafiften tedirgin olmaya başladığımda elimi geri çekmeye çalıştığımda masaya daha çok bastırdı. Sıcak nefesi doğrudan boynuma doğru geldiği için midemde garip bir his oluşmaya başlamıştı. Rahatsızca kıpırdandım yerimde.
Arka cebine uzandığında ne çıkardığını göremiyordum.
Görüş açıma elimden aldığı çakısı girince korkuyla elimi çekmeye çalıştım ama izin vermedi. ''Ali,''
Sakinleşmemi ister gibi saçlarımdan öptüğünde arkamı dönüp diğer elimle onu kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum ama nafileydi.
''Diğer elini de sol elinin yanına getirirsen yanlışlıkla kesebilirim, haberin olsun.''
''Ali...''
Gülümsedi sadece. ''İsmimi ne güzel zikrediyorsun öyle?''
''Ali, ben bir şey yapmadım.''
Çakıyı önce serçe parmağım ve yüzük parmağım arasındaki boşluğa vurdu ardından yüzük parmağım ve orta parmağım arasındaki boşluğa. Bıçağı hızlıca parmaklarımın arasındaki boşluğa vurmaya başlayınca çakının masaya vurarak çıkardığı sesle iyice tedirgin olmaaya başlarken kendimi tutamayarak ağlamaya başladım. Olur da parmağımı keser diye diğer elimi onun görüş hizasına sokamıyordum bile.
''Ali dur, korkuyorum.''
''Bana güven,'' başımı geriye yatırırken ona bakmaya çalıştım ama o gözlerini bir an bile üzerime çekmemişti.
Odaklanması lazımdı. Sonunda ellerimi bırakmadan çakıyı masaya bırakıp bana döndü.
''Parmak arası bıçak şovumu beğendin mi?'' dediğinde göz yaşlarımı siliyordum kolumla.
''Sen...'' dedikten sonra hıçkırdım. ''Sen gördüğüm en adi orospu çocuğusun.'' kelimler ağzımdan öyle bir yavaşlıkla akıyordu ki, onun yanında korkudan konuşamadığım için kendime kızdım.
''Asaf'la ne konuşuyordunuz?'' dediğinde sanki biri başımdan aşağı kaynar su dökmüş gibi hisssetmiştim. Afallayarak baktım ona. ''Seni yemekhane de gördüm, yardımına gelecektim ama takdir edersin ki, sinirden köpürüyor haldeydim.'' Dişlerini sıktığını kasılan çenesinden görebiliyordum. Göz bebeğinden duygu hızla kayboldu.