Arkadaşlar, selam. Biliyorum bir çocuğunuz öldüğümü düşündü ama şu anlık öyle bir durum söz konusu değil. Bir kaç işim vardı halletmem gereken ayrıca sınavlar yaklaşıyordu ve son günlere bıraktığım için ders çalıştım falan. Bu sefer bu kadar ara koyar mıyım bilmiyorum her an her şeyi yapabilirim o yüzden söz veremem ama şimdilik buradayım.
Ve tabii ki iyi okumalar...belki bir kaç saate yeni bölümü atarım.
...
"Kalksana lan artık,"
Bana doğru gelen adım seslerini işittiğimde olduğum yerde kalmaya devam ettim, şuanda rahatız da hissetsem yerimden kalacak halim yoktu."Sarışın, arkadaşına bir şey desene."
Yüzümü buruşturarak yan dönünce biri sabırsız bir nefes bıraktı. Elimi indirip yorganı bulmaya çalışırken üstümde yorgan olmadığını anladığım da gözlerim kendiliğinden açılmıştı.
"Hah, günaydın."
Karşımda alakasız bir şekilde Baran'ı görmemle hemen doğruldum. Doğrulduğumda da yatağımda olmadığımı fark ettim, yerde uyuya kalmıştım. Soğuk zeminde. Hiç şaşırmamaıştım açıkçası, yataktan çok yerde yatıyordum hep ama böyle orta yerde yatmak huyum değildi, genelde köşelere tünerdim.
Ancak şimdi etrafıma bakıyordum da odamda da değildim. Farklı bir yerdeydim. Baran'ı boş vererek etrafıma bakmaya başladım. Yan yana dizili duran üç bazanın karşısında üç küçük, iş görür cinsten dolaplar vardı. Onun yanında da beyaz bir kapı. Banyo ya da tuvalete açıldığını tahmin ettim, ikisi de olabilirdi.
Oda küçücüktü, her şeyi küçüktü zaten burada. Küçük bir penceresi vardı ancak en ufak bir ışık huzmesi giremesin diye tahtalarla kapatılmıştı. Kaçıncı katta olduğumu bile anlayamıyordum. Işıklar olmasa buranın zirfiri karanlık olacağını tahmin ettim.
Ayağa kalktığımda yataklardan birinde Berat'ın yattığını gördüğümde, gözlerim ayakta dikilip gözlerini üzerimden ayırmayan Baran'dan Berat'ın üzerine kaydı. Ne oluyordu burada?
Ne oluyor diye sorgulamak istesem de sustum.
"Çömez," dedi karmaşık yüz ifademe bakan Baran. Yüzünde anlamlandıramadım bir neşeyle bana bakıyordu. "Yeni oda arkadaşlarına merhaba demeyecek misin gülüm ya?"
Gevşek gevşek gülümsemesinden sonra yakamdan bir anda çekerek kendisine yaklaştırdı. Gözlerim irice açılırken mavi hareleri üzerimi taradı.
"Seninle daha görülecek bir hesabımız vardı dilsiz çömez, umarım unutmadın." Şimdi ise az önce gördüğüm neşeli halinden eser yoktu.
Kafa karışıklığı ile susup etrafıma baktım. Burada ne oluyordu? Bu adam oda arkadaşlarını derken tam olarak neyi kast ediyordu!
Berat'a gözlerimi çevirdim ancak benden tarafa bakmıyordu. Yüzü yine çiziklerle kaplanmıştı. Farklı görünüyordu. Kızgın.
"O mu?" Dedi kafasıyla Berat'ı işaret ederek. "Geldiğinden beri tek kelime etmedi, düşünsene benimle bile konuşmadı." Derken sırıtan yüzüne sinirle baksam da bir şey demedim.
"Şimdi," diyerek ona bakmamı sağladı. "Sanırım küçük bir yanlış anlaşılma oldu seni küçük cüce,"
Aslında kısa boylu biri değildim. 1.75'ti boyum ancak Baran sırık gibi adam olunca ona göre kısa kalıyordum.
"Burada hayatta kalmak istiyorsan öncelikle benimle iyi geçinmeli ve sorularıma ikiletmeden cevap vermeni istiyorum." İtiraz istemeyen sesi kulağıma dolduğunda küçümseyici bir bakış atmamak için yüzümü sabit tutmaya çalıştım.