Boş geçen dakikaları doldurmak için çeşitli yöntemlere baş vurabilirdiniz ancak bir tımarhanede bulunuyorsanız imkanlarınız biraz kısıtlı olabilirdi. Ama yine de yok değildi. Dakikaları sayabilir, ölümünüzü heyecanla bekleyebilirsiniz, ama bu biraz sıkıcı bir süreç olduğu için keyfimi yerine getirecek başka bir şeye baş vurdum. Bir şarkıya.
"And I don't want the world to see me"
Diye mırıldanmaya başladığımda artık Ali'nin sesini duymadığımı fark ettim. Hatta hiç ses çıkmıyordu. Gülümseyerek şarkıya devam ettim. Favorilerimdendi."Cause I don't think that they'd understand"
Ali yüzündeki muhtemelen kalıcı olarak bıraktığım hasarı incelerken benim şarkımı duyuyorsa eminim küplere binmiştir. Bu beni sadece heyecanlandırdı.
"When everything's made to be broken"
Kapıyı açtığında alt dudağımı dişledim gülmemek için.
"I just want you to know who I am"
Şarkıya hala devam ettiğimi gördüğünde yüzündeki şoku gizleyememişti. Yara izi, onu hiç olmadığı kadar seksi göstermişti ve bunu ona söylersem eğer, aynı izi başka yerime çizmeye kalkabilirdi bu yüzden bu bilgiyi kendime sakladım.
"I just want you to know who I am"
"Bitirdin mi?" Dedi burnundan soluyarak.
Gözlerimi kısarak başımı belli belirsiz salladım. "Sayılır."
Elindeki bir tomar peçeteyi yanağına tutarken, "çakıyı nereye sakladın?" Dedi yersiz bir sakinlikle. Bu adam nerede sinirli olması gerektiğini asla bilmiyordu.
Omuz silktim.
"Sıraç, seni şuraya gömmeden önce yerini söylersen iyi olacak, sabrımı yeterince sınadın."
"Hak ettin." Deyince cüretkar tavrım karşında iki kaşı da inanamıyormuş gibi havalandı.
"Hak ettim?"
"Önce sen başlattın."
"Ulan, sana o amına kodumun ilaçlarını veremem, seni uyuşturuyor diyorum, sen yine de onları istediğini söylüyorsun. Neden?"
"Ben buraya tedavi olmak için yatırıldım, Ali. Bunu biliyorsun, tedavi olup siktir olup gitmek istiyorum buradan."
"Gitmek mi?" Derken canımı sıkacak kadar uzun süre güldü. "Tam bir aptalsın." Bir eli yanağındayken yanıma yaklaştı. "Seni salarlar mı lan? Dört kişiyi öldürdün sen." dediğinde nefretle yüzümü buruşturdum. Bazen onları öldürdüğümü düşünmediğini söyleyerek gereksizce beni küçümserken bazen tam olarak öyle bir insan olduğumu söylüyordu. Bir katil olduğumu söylüyordu.
"Çıkabilirim." sesim o kadar kısık çıktı ki, bir an konuşmadığımı düşündüm.
"Kendini kandırma bence." Kandan kıpkırmızı olan pecetenin artık kuru tarafı olmadığı gibi yüzünü buruşturarak çöpe attı. Yara izi hala kanamaya devam ettiği için eliyle yarasına baskı yaptı.
"Eşyalarını topla, akşama çıkarırlar seni."
Bana tekrar bakma gereği duymadan kapıyı açıp çıktığında gardımı indirip yere tam çöktüm. Umarım kimseye onu yaraladığımı söylemezdi ama eşyalarını topla dediğine göre kendi odama geri dönmemde sorun yaratmayacaktı.
Acaba dediği gibi buradan bir gün çıkma ihtimalim yok muydu? Hiç mi yoktu? Hiç mi...
...
Yemeğimi alıp boş bir masa bakınırken oldukça heyecanlıydım, Ali'nin dediği gibi akşam çıkarılıp kendi odama alınmıştım. Yemek saati gelip çattığında ise hemşire kapıyı açıp beni belki de sürükleyerek yemeğe götüreceğini düşünürken, kapının önünde hevesli bir şekilde onu beklememe şaşırmıştı. Hastanenin tatsız tuzsuz yemeğini yemek için bir an önce bir yere geçmek istiyordum.