Kendimi berbat hissediyordum.
Bitmek bilmeyen bir acının içinde kıvranıyordum.Sanki kendimi uzun zaman önce öldürmüş ve arafta kalmış gibiydim. Hiçbir yere ait hissetmiyordum kendimi.
Yaşayan bir ölü, evet, bu tanım bana uyuyordu.Kimseyi görmek, duymak istemiyordum.
Ellerimi yukarıya doğru uzattım.
Karanlık bir odada, küçük bir pencere tarafından az da olsa aydınlatılan bu korkunç yer de, en azından ellerim bağlı değildi.Ertesi güne kadar burada aç, sussuz kalacaktım.
Kapı açılınca bakışlarım oraya kaydı. Genelde burada kalma zamanım bitmeden içeriye giren olmazdı o yüzden bir umutla kapıya baktım ama yine o adamı görünce hayal kırıklığı ile başım önüme düştü.
"Hey," dedi. Bir elinde duran döneri havaya kaldırarak bana selam verdi.
Diğer elinde duran ayranı içeriye doğru ilerleyince dudaklarına götürdü."Öğle yemeğinde tavuk döner vardı. Kaçırdın." ardından beklemeden konuştu.
"Şaka yapıyorum, delilere yasak" hafifçe güldü.Kapının yanında duran bir sandalyeyi benimle karşı karşıya gelebilmek için zar zor koltukaltında tutarak yatağımın yakınına kadar getirdi.
Karanlık da olsa onun yüzünü görebiliyordum, maalesef.
Bacak bacak üstüne attıktan sonra sandalyeye iyice yerleşti.
Gözlerim onu takip ediyordu, burada olma nedenini bir an önce anlatıp gitmesi için onun üzerinden ayrılmıyordu.
Sıkılmıştım. Beni neden rahat bırakmıyordu.
Ona baktığımı görünce yavaşça kafasını elinde duran tavuk dönere çevirdi ardından kaşları düz bir çizgi halini alırken döneri kaldırdı.
"Bunu mu istiyorsun?"
Hiçbir şey demeden onun suratına bakıyordum.Ardından güldü ve kocaman bir parça ısırdı.
"Neyse ki direniyorsun,"
Tekrar bir ısırık alırken bana baktı.
Bu sefer bakışlarımı çektim.Ayağa kalkınca yine ağlama isteğim geldi.
Gözlerimi ona çevirince döneri uzattı.
"Sadece bir ısırık al,"
Hadi, der gibi kafasını bana salladı ama ona bakmıyordum. Sadece göz ucuyla izliyordum.
Ayranını yere indirdi, ellerini tekrar dudaklarımda hissedince ona gözlerimi çevirdim.Artık gitmeliydi.
Acı çektiğimi gözlerime bakarak anlasın istedim bu yüzden onun gözlerinden bir kaç saniye gözlerimi ayırmadım.
Ama insanlar, karşıdaki insanı üzdüğünü anlayınca içten bir sevinç duyarlar ve bu yüzden eğer kalkabilseydim ona döverek beni rahat bırakmasını söylerdim.
"Tamam," diyerek geri çekildi. "Bu seferlik seni zorlamayacağım"
"Ah," dedi sonra. Cebinden iğneyi çıkarınca bana baktı. "unutmuşum"
Tekrar bacak bacak üstüne attı. Ardından iğneyi havaya kaldırırken içini boşaltarak, içindeki sıvının yere dökülmesine sebep oldu.Şaşırarak ona baktım.
İşaret parmağını dudaklarına bastırarak gülümsedi.Bu sefer beynim uyuşmayacak ya da ayakta duramayacak kadar yorgun olmayacaktım.
Normalde şimdi hapları da vermeliydi.
Ona baktım. Dönerine dalmış bana bakmıyordu ama ona baktığımı anlayıp kafasını kaldırınca sırıttı."Doktor; akıllı, uslu biri olursan ortak alana gidebileceğini söyledi. En azından canın sıkılmaz, ha?"
Ayaklarını öne doğru uzattı."Ben konuşurken en azından kafa sallayabilir misin, Senden daha deli hissediyorum kendimi"
Dudaklarımı aralayıp deli olmadığımı söylemek istedim ama bana inanmayacaktı.
"Eğer seni çözersem benimle konuşacak mısın?"
Aynı şekilde bakmaya devam ettim.
Hissizce.
Şuan kıpırdamadan sadece adama bakıyorken her zamankinden daha çok ölü hissettim kendimi.İki kaşı da havalandı.
Sonra arkasına yaslandı, kafasını geriye doğru yatırdı.
"Bir deliden ne beklersin ki,"Bilerek damarıma basmaya çalışıyordu.
Kafasını hızla kaldırırken tek gözünü açıp bana baktı. Ama konuşmayacaktım. Şuana kadar konuşmama gerek olmamıştı, onlar benim yerime konuşmuştu. Şimdi de hiçbir önemi yoktu.Bana sarmış bu adam bile ne kadar denese de ağzımdan tek bir söz daha çıkmayacaktı.
Yeterince konuşmuştum, şimdi susma zamanımdı.
"Annen aradı,"
Doğruldu."Ağlıyordu, seni telefona istiyordu,"
Çöplerini kenara koydu.
Bir an onları da mı benim ağzıma tıkacak diye düşünmüştüm ama en azından bunu yapmamıştı.Şimdiden yorgun hissediyordum kendimi.
"Sonra kadının yüzüne kapattılar."
İki elini kucağında birleştirdi."Sanırım son sözün hala kabul görüyor, sana bile sormuyorlar," hafifçe güldü.
İçimde bir şeyler yandı."Aslında kadının yüzüne kapatan bendim," tepkimi görmek için bana baktı ama hiçbir tepki vermedim. Genelde içimden veriridim, kimsenin ruhu duymazdı. İçimde fırtınalar kopardı ama ben öylece duvarı seyrederdim.
"Çünkü hak etmiyorsun," yine o bakış.
Beni konuşturmaya çalıştığından adım gibi emindim.Ama haklıydı.
"Sahi, adın neydi senin?"
Gözlerini kısarak düşünmeye çalıştı.
"A ile başlıyordu, belki de B, ya da C"
"A olmalı ama neydi, yardımcı olmak ister misin?"
Yine sessizlik.
İç çekerek ayağa kalktı."Yarın sabah seni ortak alana götürmeyi düşünüyorum. Delilerle ziyafet, ha?"
İçten bir kahkaha attı."Üzgünüm ama masaya bakınca insanın gülme isteği geliyor. Biri şizofreni diğeri bipolar, paranoya, katil..."
Son söz beynimde yankı yaptı işte bu dinlediğim son sözleriydi. Çünkü bilerek yapıyordu.Ellerimi kulaklarıma bastırarak olabildiğince yan dönüp onu arkamda bırakmaya çalışıyordum.
Gözlerimi kapattım ve bir kez daha uykumda ölmeyi diledim....
Deli kelimesi geçince duygulanıyorum.