33

1.2K 142 95
                                    

Baran'ın ölümünden sonra dünya tekrar güzelleşecek diye beklerken bu sefer Ali'nin ölümü için gün saymaya başladığımı fark ettim. Güneşin tam tepede olduğu kavurucu sıcak havada üçüncü kattaki tüm hastaları bahçeye yığmış ve her birine ot sökme aleti verdikten sonra olmayan otları sökmemizi beklemişti. 

Bir müfettiş gibi tepemizde durup bizi denetliyordu.

''Senin şizofren olduğunu düşünmeye başlayacağım,'' dedim. Bana yakın olduğu için sesimi duyabiliyordu. Ben konuştuktan sonra yüzünde küçük bir gülümseme belirdi ama cevap vermedi. ''Hava 38 derece, hiç mi acıman yok!'' 

Ali'yi gördüğüm yabani ot olarak hayal ettikten sonra ot sökme aletini tüm gücümle vurdum. 

''Olmaz mı hiç yavrum, söylemen yeterliydi.''

Kafamı kaldırırken Ali hala tepemde dikilmiş gülümsüyordu piç gibi ardından sağ elini kaldırıp, ''Millet!'' diye bağırdığında tüm herkes ona dönmüştü. ''Herkes elindeki aleti bırakabilir,'' dediğinde yanımda çalışan kişi rahat bir nefes aldıktan sonra Ali'yi benim ikna ettiğimi bildiği için, ''Teşekkür ederim,'' diye fısıldadı sessizce. Gururlu bir şekilde gülümserken herkes elindeki aleti bırakıp ayaklanırken bende onlara katılmıştım ama ta ki, Ali önümde durup, ''sen nereye?'' diye sorgulayıncaya kadar.

Dudaklarım ne diyeceğini bilemeyerek aralanırken konuşacak gibi olduğumda diğerlerine gitmeleri için işaret verdikten sonra bana kafa işaretiyle devam etmemi söyledi. Olduğum yerde kaldım.

Hiçbir şey yapmadığımı gördüğünde bedenini bana çevirip baştan aşağı süzdü beni. 

''Tüm gün şikayet edip durmak yerine çalışsaydın senin için de paydos olurdu.'' dedi, dalga geçer gibi bir havası vardı. Boynuna kendini havaya katmak için astığını düşündüğüm düdüğü, eline alıp düdüğe üfledi. ''Çalış hadi,''

''Sen...'' derken ne diyeceğimi bilemiyordum. Sinirden dişlerimi sıktım. ''Sen bunu bana nasıl yaparsın?'' dediğim de ondan ne beklediğimi bilmiyordum. Beni herkesten ayıracağını ve özel ilgi göstereceğini bile düşünmüştüm ama herkesi odasına yollarken bana acımaması beklediğim bir şey değildi kesinlikle.

İki kaşı da havalanırken, ''Ne yapmışım?'' diye sorduğunda pes ederek yere tekrar çöktüm. 

''tamam tamam,'' dedi hemen. Gülümseyerek ayaklanacak gibi olduğumda beni durdurdu. ''Madem gitmek için bu kadar heveslisin tek şartla buradan gitmene izin veririm.''

Bana yavşak gülümsemesini gösterdiği anda şartını duymadan kafamda reddetmiştim bile. ''Ben deliyim, istediğim anda aleti yere atıp kaçabilirim." Keşke öyle bir şeyi gerçekten yapabilme şansım olsaydı.

''Eğer gidersen bunun sonucunda, Asaf'a arkadaşlık etmen için seni hücreye kapatırım.'' dedi hiç beklemeden. Önümde dikilip kollarını arkadan bağladı. 'Seçim senin' anlamında omuz silkti.

Onun yaptığı gibi piç piç gülmeye başlarken göz kırpıp, ''Olurrrr,'' diye istekli bir şekilde ''r'' harfini uzatarak söylediğimde yüzü ifadesizleşti anında. Onun artık gülümsemediğini gördüğümde benim de yüzüm hızla düşmüştü. Hafiften tekrar korkmaya başladığımda, ''Ali, özür dilerim.'' dedim. ''Vallahi ağzımdan kaçtı, seni gıcık etmek için söyledim.'' dedim hızlı hızlı.

Gözlerini bir an olsun üzerimden çekmedi. ''Başardın.''

...

Koca bahçede dördüncü turumu atarken hala Ali'ye küfürler savuruyordum ama o bir ağacın gölgesinde keyifli bir şekilde bağdaş kurup oturmuşken beni pek de umursuyor gibi görünmüyordu.

HASTA~ GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin