1.9

4K 247 23
                                    


"Ben ben gibi değilim, kayboldum rüzgârlarında"

~İki'ye on kala - Kafamda kentsel dönüşümler~

______________________________________

(TURGUT PARS BOZKURT ANLATIMIYLA)

Geçmiş insanın gölgesidir ne kadar ileri gidersek gidelim hep peşimizden gelen hayatımızın her yerinde kendini hatırlatmaktan çekinmeyendir

Bende geçmişte takıldım geçmişte pembe elbisesi elinde gölgesiyle bana merakla bakan gri gözlü güzel kıza takıldım ve birdaha unutamadım

Babamla annem trafik kazasında vefat edince çökmüştüm sonra bir anda daha önce hiç görmediğim baba tarafını görmüştüm dedemle babam kavgalılarmış dedem babamı biriyle evlendirmek istediğinde reddetmiş annemle kaçmış dedemde sinirlenip onu silmiş tabi ben bunları babam öldükten sonra amcamdan öğrenmiştim

Amcam bana o kadar yardımcı olmuştu beni baba şevkatiyle sevip sarmalamıştı ki en sonunda onun izinden gitmeye karar vermiştim ama ben hayalimi gerçekleştirmek için prensesimden kısa süreliğine vazgeçmem gerekecekti asker olabilmek için önce Ankara kara harp Okulu'nu bitirmeliydim buda prensesi İstanbul'da bırakmak demekti

Çok düşündüm bir çıkış aradım kalmayı çok isterdim ama ne için kalacaktım kim için kim olarak kalacaktım işte bu soru beynimi kemirip durmuştu o zamanlar aklıma yatan fikri uygulamaya karar bermiştim Ankara'ya gidecek dört yıl sonra mezun olacaktım o zaman ben yirmi üç prensesim on yedi yaşında olacaktı hem belki o zaman bana olan duyguları daha net olacak aklımdaki sorular kaybolacaktı

Ama olmamıştı okuldan mezun olduktan sonra onu araştırmak istediğimde hiçbir bilgiye ulasamamıştım sonrasında ise doğu ya göreve gitmiştim bir yıl önce ise babamın memleketine akrabalarımın yanına mardina tayinim çıkmıştı ama benim aklım hala prensesimdeydi onu bir türlü bulamamıştım

Mantıklı düşünememiş ve gitmiştim ama kalbimin bir yanı hep bir gün prensesim karşıma çıkacağını söylerdi onu yıllar sonra ilk gördüğümde karargahta timin toplanma odasına gelmişti o zaman gözleri ne kadar tanıdık gelse isimleri uysada soyadından dolayı tereddüte girmiştim saatlerce düşünmüş türlü senaryolar üretmiştim

Bunlardan biri evlenmiş olabileceğiydi işte o an kalbime bir hançer saplanmış gibi acı çekmiş ne kadar büyük bir hata yaptığımı anlamıştım o günün akşamı böyle olmayacağına kanaat getirip amcamın yanına gitmiştim bizim time gireceğinden haberim olunca öyle mutlu olmuştum ki içim içime sığmamıştı onu hala eskisi gibi seviyordum hatta belki artık sadece sevmiyordum aşık olmuş, gri gözlerinde kara sevdaya tutuşmuş cayır cayır yanmıştım

Onun beni tanımaması içime aşkımın büyüklüğü kadar bir ateş bırakmıştı ama bu ateş aşkım gibi beni ısıtıp yaşam enerjisi vermiyor diri diri yakıyor canımı acıtıyordu

Amcamdan dosyasını istemiştim ben yokken ne yaptığını o kadar çok merak ediyordum ki anlatılamazdı ama amcam dosyayı bana vermemişti çok uğraşmıştım alabilmek için ama alamamıştım

Amcam bir seylerden şüphelenmeye başladığında mecburen ona herşeyi anlatmıştım baya bir şaşırmıştı sonra kendine gelip konuşunca bu sefer şaşırma sırası bana gelmişti amcamın Gece'yle neredeyse dört yıl önce ben Hakkari'deyken onlar Ankara'da tanıştığını öğrenmiştim bu beni sevindirmişti fakat sonrasında öğrendiklerim beni dumura uğratmıştı

O gün prensesimi son gördüğüm günden sonraki gün kaza geçirmiş yolda ona araba çarpmış hafızasını kaybettiğini öğrenmiştim amcamın yardımıyla hastane raporlarına ulaşınca nerdeyse hafızasının çoğunun geri geldiğini son bir yılını hala hatırlamadığını öğrenmiştim benimle geçirdiği bir yılı...

Kurşuni TılsımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin