ALINTI 3

1.7K 95 16
                                    


______________________________________

iki genç adam içlerinde buruk bir gururla girdiler mezarlığın kapısından içeriye ellerinde yasminlerle yıllarca gelmemişlerdi tüm ailesi istesede onlar kesin bir dille reddetmişlerdi ablalarının yanına gelmeyi

İkisinin de tek isteği vardı bu beş yılda bu istek üzerinde gece gündüz çalışmışlardı

Başlarda yıkılmışlardı nasıl toplayacaklarını şaşırmışlardı sonra ise hayatlarını ablalarının intikamına adamışlardı

Uzun uğraşlar sonucu azimle ikiside askeri ünüformayı giymişti şimdi omuzlarında bir yıldızla dik başlarıyla adımlıyorlardı toprak yolda ...

Atlas hala emindi ablası ölmemişti ona söz vermişti bir şey olmayacaktı

Ahir Demirkan bile kendini on oğlunu ise ottuz bir yıl saklamışken ablasını mı saklamayacaktı

Can ise ilk başta perişan durumdaydı piskolojik açıdan berbettı intahara kalkışmış son anda Atlas tarafından kurtarılmıştı o gün Atlas tüm düşüncelerini ona anlatınca inanmıştı belkide buna muhtaç hissetmişti...

Sonunda görüş açılarına giren mezarla Can'ın adımları durmuştu hala içindeki küçük çocuk ağlıyordu belki o büyümüştü ama beş yılda değişmeyen tek şey Can'ın naifliğiydi sadece gizlemeyi biliyordu

Atlas da durup elini omzuna atmıştı dester verir gibi sıkınca tekrar yürümeye başladılar mezarın önünde durup uzun uzun yazan isme baktılar

Gece Alâ Demirkan

Alâ öldükten sonra Agâh Demirkan zor uğraşlar sonucu soyadını verebilmişti oda çok pişmandı bunu o yaşarken yapmak istemişti ama kızının vereceği tepkiden korkmuştu

Atlas mezarın başına çöktü ama hiç başını eğmedi ablasının takıntısı vardı başını eğdirtmezdi

Aklına gelenlerle burunça tebessüm etti elini toprağın üstünde gezdirmeye başladı

-Biliyorum buranın için de değilsin...sen yaşıyorsun abla kimse bize inanmıyor ama biliyorum ama yinede seninle konuşmaya ihtiyacım var derdimi dökmeye ihtiyacım var

Derince soluklandı burnuna dolan toprak kokusu burnunun direğini sızlattı neden ablasının kokusu yerine nu toprağı soluyordu ki?

-Özledim be abla sen yokken çok şey oldu biliyor musun? Gerçi diğerleri anlatmıştır sana, biliyorum senin elinde değil ama gel...lütfen abla seni çok özledim...Hem bak üzerime formamı giydim görmek istemez misin bak çok yakıştı ha hemde bu Can'dan daha çok bana yakıştı

Sonlara doğru sesini neşeli tonda çıkarmıştı Can ise ne kadar tebessüm etsede eliyle Atlas'ın ensesine vurmuştu şaplak sesi mezarlıkta yankılanmıştı

-Lan karıştırma ablamın kafasını malak, yalan söylüyor abla sen beni biliyorsun benim gibi karizmatik biri varken buna mı yakışacaktı

İkisde kıkırdadı bu sözlere bu beş yılda doğru düzgün gülmemişlerdi şimdi ise sanki araya yıllar gecmemiş gibi çocukca konuşuyorlardı

-Abla biz şimdi böyle konuşuyoruz ama bakma bize en çok sana yakıyor, sende güzel duruyor...Abla yetmedi mi ayrılık ne zaman geleceksin seni çok özledim daha bir birimize doyamadan gittin be abla ben sana kızmıyorum ama sende geri gel...lütfen...

Boğazına oturan yumruyu geçirmek için bir kaç kez yutkunmuştu fakat geçmek bilmiyordu

-Abla biliyor musun? biz Can'la artık ikiziz...yani kağıt üzerinde sen gidince baban beni nüfüsüna aldı soyadını verdi bana babalık yaptı biliyor musun o artık benim de babam oldu senin yokluğunda bana aile oldular...

Atlas'ın sesinde buruk bir mutluluk vardı sonunda baba sevgisini tatmış ama ablasının olmaması onu kahrediyordu

Agâh Demirkan kızının emanetini sahipsiz bırakmak istememişti onu da kendi çocuğu bellemiş diğerlerinden ayırmamıştı kızından kalan son şeydi o nasıl ayırsındı

Bir süre mezarı izleyip yere çömeldiler ellerinde ablasının kokusunu hissettiren yasminleri tek tek özenle diktiler can sularını verdiler

Onlar için bu mezarlıktan çıkmak zor değildi çünkü ikiside emindi onlar arkalarında ablalarını değil boş bir mezarı bırakıyorlardı buraya da sadece içlerini dökmeye gelmişlerdi o yüzden son kez mezar taşına bakıp geldikleri yolu ilerlemeye başladılar karargaha gitmeleri gerekiyordu

Toparak yoldan çıkıp mezarlığın kapısından çıktılar sağa dönüp arabalarına gidecekken arabanın kaputuna yaşlanan kişi kanlarını dondurmuştu elinde sigarası vardı siyahlar içinde giyinmişti kapşanü yüzünün büyük bir kısmını örtüyordu ama onu nerde görseler tanırlardı

İkiside donmuş bir şekilde bakıyorladı belki gerçek değildir diye ama gerçekti....

______________________________________

Kurşuni TılsımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin