Bölüm 1

53 11 40
                                    

  Dalgalar bugün her zamankinden daha şiddetli bir şekilde kıyıya vuruyordu. Yaklaşan kış sebebiyle göç etmek için harekete geçmiş Kızılgerdan kuşları, henüz kırılmamış dalgaların üzerinde yukarı aşağı süzülerek soğuk esen rüzgar ile ahenkli sayılabilecek bir dans gösterisi yapıyorlardı. 

  Jayda kıyının ötesinde, ellerini bacaklarına dolamış bir şekilde oturmuş, sanki sonsuzluğa uzanıyormuş gibi görünen Kristal Deniz'i ve üzerinde havanın soğuğuyla sisle kaplanmış deniz yüzeyi boyunca süzülen kuşları izliyordu. Oturduğu yerde, gelgitlerden dolayı çekilen deniz suyunun açığa çıkardığı midye kabukları ve daha da kuzeydeki Nesnar'a kadar uzanan kıyı boyunca görülebilecek simsiyah, ayna gibi parlayan çakıl taşları karmaşık denebilecek kadar renkli, yalnızca sarayların bahçelerindeki yollara dizilmiş mozaiklerde görülebilecek kadar ışıltılı bir görüntü ortaya çıkarıyordu. Arkasındaki ormanın bitimindeki çalılıkları hareketlendiren soğuk esinti, Jayda'nın ördüğü kahverengi kıvırcık saçlarının bir kısmının tokasından kurtulup yüzüne gelmesine sebep oldu. Kuzey hiçbir mevsim fark etmeksizin hep soğuk olmuştu, burada her zaman ısıyı koruyan ikinci bir katman giymeniz gerekirdi.

  Belli aralıklarla yer değiştirmesi gereken kamplarını soğuktan fazla etkilenmemesi için hep Aspan'a kurmuşlar, daha da kuzeye yani Nesnar'a geçmemeye özen göstermişlerdi. Nesnar, eski zamanlarda yaşanan savaşlardan kaçanların sığındığı bir yerdi fakat şehrin çökmesiyle artık görünmez bir iple sınırı çekilmiş, geçilmesi yasak bir bölge haline gelmişti. Geçtiğiniz takdirde zamanında heybetli yapıların ve gelişmiş kentlerin yerini bıraktığı yıkık dökük binalar dışında, halk arasında yalnızca çocukları korkutmak için anlatılan masallarda adlarının geçtiği, büyük adamların sesli şekilde söylemek dursun düşünmeye bile çekindiği yaratıkların saklandığı söylenirdi. Kuzeydeki terörden kaçabilen fakat daha güneye gitmesi de mümkün olmayan kendi kamplarındakiler de dahil olmak üzere tüm canlılar arada sıkışıp kalmıştı.

  Kampları, Batı yakasında bulunan göçebe kolonilerden biriydi ve kraliyetin muhafızlarından saklanarak doğada hayatta kalmaya çalışan, bu sırada da yönetime karşı gelen ve ticaret yollarından geçen silah, hammadde arabalarına pusular düzenleyen bir topluluktan geriye kalanlardı.

  Kendisinin de liderlerinden biri olduğu bu topluluk, KarKıranlar olarak anılıyordu ve Jayda'nın üç yaşından itibaren tek yuvası haline gelmişti. Aspan'ın kuzeyine fazla yaklaşmadan, her pusu sonrası kamplarını farklı yerlere taşıyor ve bir sonraki saldırıyı nerede, ne zaman ve nasıl yapacaklarını kararlaştırıyorlardı. Bu döngü kendini bildi bileli hep aynı olmuş ve bulundukları konumu veya çadırını değil de etrafındaki insanları evi olarak görmeye başlamasında etkili olmuştu.

   Kamp kurdukları yerler de genellikle belli bir döngü içerisinde değiştirilirdi, kraliyet askerlerinin hangi yolu kullanacağına göre konumlarını belirlerler ve bu yollar da bir öncekiyle benzer yollar olduğundan kamp bölgelerinde hayati bir değişiklik yapmak zorunda kalmazlardı. Yapılan saldırıların çoğunlukla başarıyla sonuçlanmasından dolayı Kraliyet kuzeyden geçirdiği arabaların sayısını azaltmış ve farklı yollar kullanmaya başlamıştı. Tabii ki bu da pek işe yarar bir çözüm olmamıştı. Sene boyunca planladıkları saldırıların sayısı azalsa bile tamamen sıfırlanmamıştı çünkü belli bölgelere gıda veya silah gibi teçhizatlar taşımak için kuzeyden geçmeniz gerekirdi.

  Jayda, bazen bu durumun daha ne kadar böyle süreceğinden endişe duyuyordu. Sürekli aranan biri olmak ve Aspan'dan dışarı çıkamamak onu küçücük penceresiz bir odada hapsolmuş gibi hissettiriyor ve hala hayatta olmalarına duyduğu şükran duygusunu yitirmesine yol açıyordu. Bu yüzden Jayda'nın kamplarını kurmayı en sevdiği yer de denize yakın olabildiği yerlerdi.

ASSULON 1 | SORİN KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin