Bölüm 25

3 0 0
                                    

   Bu sefer farklı yüzlerle dolmuş alana girdiğinde çoktan dövüşler başlamıştı. Genç kadınların, şık papyonlarıyla aynı renk cep mendili taşıyan adamların yanından geçtiler. Elindeki kelepçelerle bir önceki gün beklediği yere girdiğinde oturan mahkum sayısının daha fazla olduğunu gördü. Topallamamaya çalışsa da sol bacağına verdiği her ağırlıkta dudaklarının kasılmasını engelleyemiyordu. Acı azalsa da bugünkü dövüşünde yeniden bir darbe alması halinde sil baştan başa dönecekti. İlk tur bittikten sonra içeriye büyük bir sandık taşındı. İşte bu yeni. Oturduğu alandan içeri giren iki kişiden biri geri dönüyor, çoğu da kolunu tutarak, dönmüş ayağını sürüyerek ya da kırık dişlerinin arasındaki boşluklardan akan kanla hayatta kalmanın verdiği rahatlamayı taşıyordu. Hala kafese girmemiş olmasıyla içeride kalan sayılı kişinin potansiyel rakibi olma olasılığı da giderek artıyordu. Çoğu iri yarı olsa da arkasında oturanlara bakamadan gardiyan bileğindeki kelepçeleri açmak için yanına yaklaşmıştı. Sanırım içeride göreceğim. Tek ümidi bu sefer iki kere dövüşecekse iki tur arasında mola verme fırsatı tanınması olurdu.

  Bu dileği tam olmasa da gerçekleşti. Mola verse de üçüncü dövüşüne çıkarken sırtına aldığı darbelerden dolayı hiç dinlenememiş gibi hissediyordu. Bugün toplam iki kişiyi öldürmüştü ve üçüncüsü de az sonra kafese girecekti. Yerde yatan ayı pençeli adamı çıkarırken hala elindeki kalkanı sıkıca tutuyordu. En azından sandıkta ne olduğunu öğrendik.

  İlk turda karşısına çıkan mahkum uzun boylu ve yapılı olsa da sandıktaki silah ve savunma aletleri arasından gürz almak gibi bir hata yapmıştı. Jayden yabanilerle çoğunlukla kılıç egzersizleri yapsa da gürz ve hançer gibi farklı kullanımları olan silahlardan kaçmaya yönelik de çalışmalara katılmıştı. Bunda fazla iyi değilse de, en azından kılıçtaki uzmanlığı bu silahlarda olduğundan çok daha fazlaydı, ölümcül hamlelerin yapılacağının nasıl anlaşılacağını ve bu darbelerden nasıl kaçacağını biliyordu. Adamın hantal vücuduna rağmen yaptığı güçlü saldırıları sandıktan aldığı kalkanla durdurmuş, turun ortalarında eline geçirdiği kılıçla adamın kolunun tuttuğu topuzla birlikte yere düşmesine sebep olarak ilk dövüşünü kazanmıştı. Adını haykıran seyircilerin alkışları eşliğinde kafesten çıkarken fazla koşmaktan terlese de bacağına darbe almadığı için iyi hissetmeye çalışıyordu. Üç dövüş daha gerçekleştikten sonra ikinci turuna çıkmak üzere yeniden kafese girdiğinde kafesi sarsan eller Sorin diye bağırıyordu. İçeri giren adam da pozisyonunu alırken Jayden da sandıktan tüm dövüşlerle daha da fazla kan olmuş kalkanı ve kılıcı aldı. Adamın eline aldığı çift başlı balta kafasına doğru savrulduğunda o da sağa yuvarlandı ve adamın bacağına tekme savurdu. Zayıf adam güçlüydü. Bacağına gelen darbeyle sarsılsa bile baltasını kalkana geçirdiğinde Jayden'ın tüm kolu kasılmıştı. Adam baltayı çıkaramadan kılıcını rakibinin beline doğru savurdu. Adam acıyla haykırırken geriye kaçmıştı. Jayden bir süre kalkanına saplanan baltayı çıkarmaya çalışsa da kenara attı. Dövüş şartlarının eşit olması için kılıcını kenara atmayı düşünse de buradan yürüyerek çıkmak istiyordu. Adam dışarıya akmak ister gibi duran bağırsaklarını tutarken tükürükler saçarak kükrüyordu. Seyircilerin vahşi çığlıkları arasında Jayden'ın şaşkın bakışları adamın kahverengi kıllarla kaplanan kollarına kaydı. Uzun ince parmaklar keskin pençelere döndükçe kalabalıktan çıkan sesler daha da güçleniyordu. Mahkumun elleri devasa ayı pençelerine döndüğünde Jayden kılıcını bırakmadığına şükretmişti. Şekil değiştiren. İlk iki darbeden kaçabilse de üçüncü saldırıda pençe çıplak göğsünü kesmişti. Birkaç saniye geç geriye atılsaydı göğsü çoktan parçalanmış olurdu. Sırtını acıyla kafeslere çarptığında mahkumun üzerine koşmasına izin verdi. Birkaç kez köşeden köşeye koşarak adamı yormaya çalışsa da kendisi daha fazla yoruluyordu. Her çarpışlarında sarsılan kafes duvarlarının gerisindeki izleyicilerin dehşetle açılmış gözlerinden bu turun kazananını sabırsızlıkla bekledikleri açıktı. Ayı pençeli adam üzerine atladığında Jayden son savunma aleti olan kılıcını da yere düşürmüştü. Kolundan ve göğsünden pantolonuna akan kanlara yapışan kumun terleyen vücudunda yarattığı kaşıntı ölüm korkusuyla karışmıştı. Kurtulmak için artık acı bile hissetmemeliydi. Sakinleşmeye çalışarak çevresine bakındı. Kılıcına ulaşması pek mümkün görünmüyordu. Sandıktan başka bir silah alabilecek kadar hızlı koşamazdı. Kalkan. Kalkana ulaşmayı deneyebilirdi. Ayı pençe üzerine doğru koşarken o da kalkana doğru koştu. Kafasına savrulan pençe darbesinden kılpayı ulaştığı kalkanı kaldırarak kurtulmuştu. Kalkanı ona doğru salladığında adam öfkeyle ellerini savurmaya devam etti. Kalkanla kafasına vurduğunda geri fırlasa da köşeye sıkışmış Jayden üzerine koşan rakibinin daha da sinirlendiğini hissedebiliyordu. İkisi de birbirine koştuğunda bacaklarından tutarak geri fırlayan Jayden son şansı olan kalkanı sıkıca tutuyordu. Ayı pençe üzerine çullandığında birkaç kez ayaklarıyla uzaklaştırsa da boğmak için boynuna uzanan pençelerle yüzüne yaklaşan çıplak göğsüne kalkana saplı olan baltanın açıkta kalan yüzünü soktuğunda nefret dolu siyah gözler dehşetle açıldı. Jayden üstünde ağırlaşan cesedi yana attığında birkaç dakika yatar vaziyette kalmaya karar vermişti. Şimdi de kafeslere sürtmekten aşınmış sırtındaki sızlamayla ayağa kalkmış üçüncü turun başlayacağının habercisi düdüğün çalmasını bekliyordu. Yerine geçmeden önce sandıktan yuvarlak bir kalkan ve yeni bir kılıç aldı. Bu sırada basamaklarda dolaşan insanların aralarında geçen sohbetlerle attığı kahkahalar yüksek tavandan yankılanarak havadaki ölüm kokusunu dağıtıyordu. Diğer mahkumun içeri girmesiyle tüm ilgi yeniden kafesin içindeki iki mahkuma çevrilmişti.

ASSULON 1 | SORİN KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin