Sabah peynirli yumurtadan oluşan bir kahvaltı yaptıktan sonra sayımların ardından dün gecenin ödülü olarak yeniden merdiven inşaatına götürüldüler. Bu sefer Jayden duvar dibinde gölge olan bir alana kurulmuş makinelere yerleştirilen taşların zımparasını yapacaktı. İlos ise hemen yanında kereste kesim makinelerinin başına geçmişti. Aralarında biraz mesafe bulunmasına rağmen Jayden arada çevresine bakan İlos'un hayal kırıklığıyla kafasını salladığını görebiliyordu. O da kendisi gibi dışarıdan kaçış şansları olma olasılığının bulunmamasına inanmak istemiyordu. Tek tesellileri tüm planlarını sadece bu görevde ellerine geçecek bilgilere göre yapmamış olmalarıydı. Jayden alt tünellerden ümitliydi. Bu yüzden endişelenmek yerine hala hayatta olduğu için mutlu hissetmeye çalışarak masmavi gökyüzüne baktı. Derin nefes aldığında boğazını gıdıklayan tozlardan korunmak için maske takmıştı. Önündeki makineyle taşları ileri geri zımparalarken göğsüne yayılan belli belirsiz sızlamayı umursamamaya çalıştı. Buradan kaçacaklardı ve en azından bir yolu kesin şekilde eleyebilmek için bugün de dışarıya çıkmaları gerekmişti. Öğlen molasında elmalarını yerken tellere yakın durduklarında aralarında dolaşan gardiyanlarla mesafelerini koruyarak son gözlemlerini yapıp birbirleriyle paylaştılar.
"İnşaat alanından çıkamıyoruz."
Zımpara makinesinin başlığını değiştirmek için yan alana geçen Jayden dün göremedikleri inşaat bölgesini de gezmiş olsa da hücrelerindeki gibi herhangi bir kapak bulamamıştı. "Oradan ümitliydim. Sonuçta yeni yapılıyor olsa da hapishaneye ait bir arazi." Planlarda da herhangi bir kapak gördüğünü hatırlamıyordu gerçi ama yine de buradan tünellere inmek kaçışlarını hızlandırabilirdi.
"Bugün çağrıldığında ne diyeceksin?"
"Dün dediklerimi." Dün dövüşten geldikten sonra İlos ile neler yaşandığını paylaşmamıştı. Sadece dövüşlere bir daha katılmayacağını biliyordu. Bu yüzden bugün muhtemelen çalışmak için dışarıya son çıkışları olacaktı. "Ben bir piyon değilim. Birilerinden kurtulmak istiyorsa muhafızlarını tutsun."
"Haklısın." İlos kestiği kereste parçasını yan çevirip yeniden makineye yerleştirdi. "Mümkünse daha az sinirlenerek söyle ama."
"Söz veremem." Gece yatağına geçtiğinde kendisine bakan ela gözler, uzun keskin pençeler ve baltadan yüzüne akan kan bir türlü aklından çıkmamıştı. Bu yüzden günün geri kalanını gece tünellere indiğinde ne yapacağını düşünerek geçirmeye karar verdi.
Akşama doğru yanındaki sıraya bir başka pürüzsüz taş eklediğinde iki muhafız yanına doğru yaklaştı. İnşaat alanının kuytu bir kısmında bulunsalar da birkaç meraklı göz neler olduğunu öğrenmek ister gibi izliyordu. İlos da kereste makinesine tuttuğu parçayla ilgilenmeyi bırakmış neler oluyor anlamında Jayden'a bakıyordu. Normalde müdürün odasına gitmek için akşam kimsenin görmeyeceği bir yerde durdurulurdu.
"Pek hayra alamet olamaz sanki."
Bileğine zincirler geçirilirken kalbini sıkıştıran düşünceler beynine akın etmeye başlamıştı. Hücremizdeki kapağı mı buldular? Önünü iyice örttüklerini düşünüyordu. Sadece bir fıçı, içeri girenin ayağı çarpsa direk ne yaptığımız belli olur. Dün gece konuştuklarını mı duymuşlardı? Ya da bugün tellerin yanında dolaşırken fazla mı şüpheli görünmüşlerdi? İyi de İlos burada kalmazdı o zaman. Hücreyi beraber paylaşıyorlardı ve günü de birlikte geçirmişlerdi. Müdür fikrin benden çıktığını tahmin edebilir ama. Dün dövüşte yaptığı bir şeyden dolayı mı çağrılmıştı? Daha farklı bir istekte mi bulunacak? Yoksa kamplarıyla ilgili bir bilgi mi verecekti? Ah lanet olsun kardeşimi de mi yakaladılar yoksa. Verna'yı. Bunu mu haber vermek için çağırıyor? Müdürle konuşurken ağzını sıkı tuttuğundan emindi. KarKıranlar'ı ele verecek hiçbir şey dememiş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASSULON 1 | SORİN KARDEŞLER
FantasyKraliyete karşı çıkışları ile tanınan KarKıranlar çetesinin ünlü liderleri Sorin kardeşlerden birinin kaçırılması hem topluluklarındaki hem de saraydaki köklü değişikliklerin temelini oluşturacak bir kurtarma operasyonunu başlatır.