Bölüm 4

13 2 0
                                    

  Jayda çevrelerinde oluşan topluluk dağıldıktan sonra bir süre daha kamp çıkışına doğru bakmaya devam etmişti. Kavuşturduğu kolları hiç kıpırdamamış, ağzından tek kelime çıkmamıştı. Verna kamp alanındaki diğer işleri halletmek için yanından ayrıldığında yalnızca kafa sallamakla yetinmişti. Şimdi çoğu kişinin uyanmasıyla çevredeki çadırlardan yemek kokuları gelmeye başlamış, taze çay demlemek için nehirden su taşıyanların sayısı artmıştı. Jayda tepelerine doğru uzanan güneşi gördüğünde saatin öğlene yaklaştığını fark etti. Yabaniler gelmeden önce ağzına birkaç ekmek tıkıştırmak için kamplarının mutfağına doğru yol aldı.

  Mutfakları fazla bir şey değildi, kesinlikle fazla çeşit yemek de yapmıyordu ama ellerindeki malzemelerle oldukça lezzetli kurabiye ve pastalar yapan aşçıları vardı. Özel günler dışında fazla pasta yapmıyorlardı gerçi, buldukları her malzemeyi mantıklı şekilde harcamalılardı çünkü uzun bir süre yeniden depolayamayabilirlerdi fakat Jayda içinde oldum olası bir tatlı yeme arzusuyla yaşamıştı. Verna içeriden elinde dolu bir tabakla çıkarken az kalsın çarpışıyorlardı.

  "Ah buradasın. Ben de sana yemek getiriyordum."

  Jayda tabağa baktığında kakaolu kurabiyeler ve birkaç kuru pasta daha gördü. Verna gülümseyerek devam etti.

  "İçeride çorba da kaynatıyorlar ama tatlıyı tercih edersin diye düşündüm."

  Jayda stresli hissettiği için yemek yemek istemese de karnı buna karşı çıkarcasına guruldadı. Verna bunu fırsat bilip tabağı eline tutuşturdu.

  "Yapacak işlerim var, yabaniler gelmeden hallederim."

  Jayda teşekkür edemeden Verna çoktan uzaklaşmıştı.

  Tabağındakileri bitirmesi çok sürmemişti. Meldoc'un yolladığı askerler muhtemelen kampa aç gelecekleri için birkaç yahni tabağını hazırlamaları için aşçılara talimat verdikten sonra kamp girişlerine doğru ilerlemeye başladı. Artık uyanık olan kamp daha canlanmıştı. Birkaç çocuk kamp girişindeki tahtaların üstüne kuş gibi dizilmiş geleceği duyulan yabanileri beklemeye başlamıştı. Yüzlerindeki heyecan Jayda'nın durduğu mesafeden bile görünüyordu. Jayda girişe biraz uzak olacak şekilde beklemeye başlamıştı çünkü yabanilerin havalı bir giriş yapmayı sevdiklerini biliyordu. Bu gelecek üç askerin yanına ulaşana kadar kendilerini gösterebilmeleri için bir fırsattı. Aynı zamanda kamp girişini gölgeleyen ağaçlar fazla sık olmadığı için güneşte beklemek istememişti ama bu ufak bir detaydı. Nitekim birkaç dakika sonra kamplarına birinin yaklaştığının habercisi olan gür tonlu bir borazan sesi eşliğinde sınırda üç iri adam göründü. Yüzlerine gelen güneşi aldırmadan usulca ilerledikçe daha fazla yüz onlara dönmeye başlamıştı bile. Kampın diğer köşesinden bile insanlar bu üç yabaniyi görmeye gelmişti. Jayda kendisine yaklaşan üç adamdan ikisini tanıyordu. Diğerlerine göre daha kısa ve temiz suratlı yabani aralarına yeni katılmış ve daha genç olmalıydı. Genç olan gördüğü ilgiye şaşırmış bir şekilde diğer iki yabaninin yanında ilerlemeye devam etti. Bütün çocuklar büyük bir hayranlıkla izlemeye ve övgüyle aralarında konuşmaya başlamışlardı bile. Onlardan yaşça büyük çocuklar ve bazı yetişkinler ise daha korkarak veya tiksinti duyarak izliyorlardı ki Jayda'nın kardeşi geldiğinde bu durumu da çözmek üzerine konuşmaları gerekiyordu. Daha kendi içinizde bir olamamışken başkalarını nasıl kurtarabilirdiniz?

  "Hoş geldiniz." Jayda, büyük adımlarla yanına ulaşan yabaniler ile göz temasını kesmemişti.

  Darfin, yabanilerden biri, öne atılıp Jayda'nın elini sıktı. Omzuna kadar uzattığı sarı saçlarının bir kısmını yüzüne gelmemesi için toplayarak ortaya çıkardığı yeşil gözlerini Jayda'dan, kendilerini nefeslerini tutmuş şekilde izleyen insanlara çevirmişti. "Kalabalıklaşmışsınız. Normalde bu kadar izleyicimiz olmazdı."

ASSULON 1 | SORİN KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin