Bölüm 19

2 0 0
                                    

  Uyandığında vücudundaki ürpertiyi ve sırtındaki titreşimleri hissedebiliyordu. Toprak yoldaki her bir çukura giren tekerlekler sırtüstü yattığı zeminde ufak sarsıntılar yaratıyordu. Gözlerini açmadan önce gücünü toplamaya çalıştı. Yakınından nemli toprağa sürten adım sesleri ve zincir takırtıları dışında yalnızca ormanın tiz hışırtılarını duyuyordu. Işığa alışması biraz zaman alsa da sırtını dikleştirip oturması beklediğinden daha zor olmuştu. Bir süredir baygın olmalıyım. Neler olmuştu? Tobin ile kendilerine doğru saldıran insanlardan kurtulmaya çalıştıklarını hatırlıyordu. Yanağındaki ufak kesiğe dokundu. Ahırda kendisine savrulan kılıçtan geri çekilirken oluşan kesiğe. Elini yüzünden kafasının arkasına doğru hareket ettirdi. Başındaki zonklama hala devam ediyordu. Birbirine karışmış uzun kahverengi saçlarının arasındaki şişliğe değdiğinde acıyla yüzünü ekşitti. Kurumuş kan sızlayan deri üstünde kabuklaşmıştı. Başına aldığı darbenin sonunda bayılmış olmalıydı. O anki adrenalinle geldiğini göremediği bir darbe. Tobin'in karnını tuttuğunu hatırlıyordu. Çevresindeki kimse Tobin değildi. Ölmüş müydü? Orada mı bırakmışlardı? Kaç gün geçti ki? Yara hala durduğuna göre fazla olmamalı. Ahıra geri dönmeliydi. Tobin'i bulmalıydı. Bilinci kaybolmadan önce kendilerine saldıranların neler dediğini hatırlar gibiydi. Sadece kendisini götürüyorlarsa Tobin'i orada bırakmış olmalılardı.

  "Hemen buradan kurtulmam lazım!" Sesi günlerdir sıvı tüketmemekten kuruyan dudaklarının arasından çatlayarak çıkmıştı. Yalnızca başucunda duran yaşlı adam kendisine dönse bile hiçbir tepki vermemişti.

  Nereye götürüldüklerini bulmalıydı. Sonra kaçıp kampına geri dönecekti. Üstündeki kıyafetler dışında tüm silahlarının alındığını fark etti. Ceketinin üstündeki broş da hala duruyordu. Yule'den aldıkları broşa baktı. Sarmala dolanmış gibi bir kuştu bu. Aynı zamanda ahırda saldıranların kimliğini tespit etmesini sağlayan bir anahtar görevi görmüştü. 'Hayır ona gerek yok, kuş sembollüyü alın, canlı, diğerinden kurtulabilirsiniz.' Üstüne gelen adam mı bunu haykırmıştı bir başkası mı hatırlamıyordu ama her ne yaşandıysa Yule'nin bu işte bir parmağı vardı. Lanet Yule! "Nasıl bu kadar saf olabildim?" Kendisine sinirliydi. Bu tuzağı görememesine. Bir lider olarak bu kadar saf olmasına. Tobin'e broşları almak için o ısrar etmişti. Benim yüzümden öldü. Bir insan öyle bir yara aldığında yaşayabilir miydi? Kendilerine saldıranlar diğerinden kurtulun emri üzerine öldüğünü kesinleştirmek için işini bitirmişler miydi? Belki Tobin kaçabilmişti. Öyle bir yarayla ancak çıkarsa Tobin başa çıkardı. Şimdi üstüne günışığı vuran broşuna baktığında sarmalın üstündeki kuş daha çok iplere dolanmış gibi görünüyordu.

  İyi de Yule'nin bundan kazancı neydi? Piç herif bir de broşlardan da para aldı. Fırsatçı adam. Jayden bu broşları almamış olsalardı da saldırıya uğrayıp uğramayacaklarını düşündü. Her halükarda peşlerine birini taktıysa elbet saldırıya uğrarlardı ama belki de bu şekilde olmazdı. Tabii bu saldırganların ne istediğini bulması için, kim olduklarını da çözmesi gerekiyordu.

  Üç tekerlekli taşıma arabasının içinde kendisiyle birlikte ağlamaktan gözleri şişmiş bir çocuk ve yaşlı bir adam vardı. Araba yavaş ilerlediği için yetişmekte zorlanmasalar da uzun süredir yürüyor olacaklarından dolayı artık yorgun düşmüş dört adam da elleri ve ayaklarındaki zincirleri sürüyerek arabanın arkasından geliyordu. Hepsinin kıyafetleri kirden yıpranmış, yer yer yırtık olan kumaşlarının üstündeki çamur kurumuştu. Dört adamı birbirine bağlayan ve tek bir kalın zincire kilitlenen ana hat arabanın demir tellerine bağlanıyordu. Uzun kollu cüppelerinin içindeki iki asker bellerindeki kemere yerleştirdikleri kılıçları tutarak arabayla aynı hızda ilerliyorlardı. İki tanesi de dört adamın arkasından yürüyordu. Jayden arabanın önünde de üç asker saymıştı. Çok fazlalar. Belki kılıçlardan birini eline geçirirse birkaçını haklayabilirdi ama günlerdir düzgün beslenememiş olmanın verdiği zayıflıkla ve hala sızlayan vücuduyla bunu pek uzun sürdürebileceğini düşünmüyordu. Daha fazla olmalıyız. Adamlardan biri ya da birkaçı kendisiyle saldırma planına katılır mıydı? Taşıyıcı arabanın içindeki yaşlı adam ve çocuğu bu işe katmayacağından emindi ama arka taraftakiler uygun koşullarda silah taşıyabilecek güce sahip gibilerdi. Zaman kaybetmemesi gerekiyordu. Burada geçirdiği her an gücü daha da azalıyordu. O adamların arasına katılması gerekiyordu. Bir kafesin içinden kaçamazdı.

ASSULON 1 | SORİN KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin