Bölüm 30

3 0 0
                                    

  Eğimli yoldan ikişerli sıralar halinde geçerlerken arada alçak tavanlardan dolayı eğilmeleri gerekmişti. Uzun tünelin bir başka taşlı zemininden geçerken Jayden'ı bir süredir sürüdüklerini fark etti. Jayda hızla kardeşini sırtındaki yaraları daha fazla açmayacak şekilde yere yatırırken bir yandan da parmaklarını bileğine bastırıyordu.

  "Nabzını hissetmiyorum!"

  Neko ve İlos da yanına çökerek Jayden'ın hayati belirtilerini kontrol etmeye başladılar. Ateşi çıktığı için alev gibi yanan alnına dokunan Neko endişeyle diğer bileğini tutan İlos'a dönüyordu.

   "Daha hızlı olmalıyız!" Parmaklarının altında yavaşlayan nabız birkaç atışın ardından durmuştu.

  "Nabzını hissetmiyorum!" İlos panikle ellerini Jayden'ın bileğinden çekip geriye çekildi. Dehşetle açılmış gözlerini Jayda'ya dikmişti.

  "Hayır hayır hayır!"

  Jayda kafasını kardeşinin göğsüne yasladı. Şimdi gidemezsin. Böyle değil. Neko bembeyaz kesilmiş yüzüyle yerde yatan Jayden'a bakıyordu. İlos da her an ağlayacak gibiydi. Jayda yerde yatan, nefes almayan kardeşine kalp masajı yapmaya başladı. Bir yandan da çevresindekilere emirler yağdırıyordu.

  "İlos sen nabzını kontrol etmeye devam et!" Bir iki üç bir iki üç. Elini kardeşinin göğüs kemiğinin alt ortasına bastırıp çekiyor, belli aralıklarla da ağızdan nefesini üflüyordu. "Neko ben kalp masajı yaparken elini burnuna doğru tut. Bir iki üç, bir iki üç.

  Artık histerikli şekilde kardeşinin hareketsiz göğsüne vuruyordu. Hadi Jayden, şimdi olmaz. "Beni bırakamazsın lanet olası!" Ellerini her bastırışında gözlerini kaplamaya başlayan yaşlar daha da bulanık görmesine sebep oluyordu. "Hadi!" Neko ve İlos, Jayda'nın dediklerini yaparken tünelde yalnızca çaresiz kelimeler yankılandı.

  Jayden gözlerini açtığında Jayda ter içinde kalmıştı. İlos rahat bir nefes verirken Jayden anlamsız bakışlarla çevresine bakmak ve kesik nefesler almaktan başka bir şey yapmamıştı. Bilinci yeniden gider gibi olurken tünelin içinde belli aralıklarla nabzını kontrol ederek yürümeye devam ettiler.

  Geçit boyunca ilerledikleri birkaç saat daha sonra parlak yıldızlarla süslenmiş soğuk gece havasına çıkmışlardı. Esen rüzgarla yüzlerini ıslatan yağmur çisentileri Jayden'dan çıkan acı dolu iniltiler tarafından örtülüyordu. Kuzeye yol alacak geminin kalkacağı İrdum'a giden at arabası tünel çıkışının biraz ilerisindeki göl yakınında bekliyordu. Tüm gece hapishanede kaos sürse bile sabah saatlerinde mahkumlardan en az ikisinin yokluğu anlaşılırdı. Jayda o gece başka kaçakların da olmasının işlerini kolaylaştıracağını ümit ediyordu. İkiz Sarmal Kulübü'nde plan yaparken Gümüşkoy Hapishanesi'ndeki mahkumlar hakkında da belge incelemişlerdi. Madenlerde çalıştırılan çete üyeleri de oldukça fazlaydı.

  İlos berrak gölün serin suyuna batırdığı tişörtünü sıkıp arabaya koşarken, Neko ve at arabasından inen Oma, Jayda'nın kardeşini saman dolu arka oturağa çıkarmasına yardım etti.

  "Ne oldu böyle?"

  Oma'nın yüzü Jayden'ın kanla kaplı sırtını görünce dehşetle gerilmişti.

  "Gardiyanlar." Jayda Oma'nın sorusunu Neko'nun yanıtlamasına sevinmişti çünkü şu an kendini konuşamayacak kadar çaresiz hissediyordu.

  Jayda samanların arasına yatırdıkları Jayden'ın yanına oturduktan sonra İlos'da ıslattığı soğuk tişörtünü her değdirişinde kıpkırmızı yapan sırtına bastırıyordu. Yarı baygın ikizi araba sarsılarak hareket ettiğinde mırıldanarak yatmaya devam etti. Jayda bir yandan da kendisi gibi nefes nefese kalmış Neko'nun ön tarafta Oma ile fısıldaşmalarını takip etmeye çalışıyordu. Güvenimi şimdilik boşa çıkarmadılar. Yine de üstüne biri atılsa Neko da onu kurtarır mıydı diye düşünmekten kendisini alıkoyamadı. Bunu sonra düşünürüm. Acıyla sızlanan Jayden'ın yattığı yerde kıpırdanışlarını izledi.

  "Az kaldı." Kardeşinin berelerle dolu elini sıkıca tutuyordu. "Dayanmaya çalış. Az kaldı."

  Jayden arada uyumuş olsa da İrdum'a gittikleri sürenin çoğunda sırtının kasıldığı kısa nöbetler geçirmişti. Acıyla kıvranması geçip uyuşmuş şekilde yattığı her seferde Jayda korkuyla kardeşinin nefesini dinledi.

  İrdum, Uglen'in doğusunda kalan bir liman kentiydi. Uçurum yolunun sonuna yaklaştıklarında dik ve yüksek bir uçurumun kenarına inşaa edilmiş evlerin mavi çatıları puslu havanın içinden kendilerine bakıyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla kaplanan gökyüzünün aydınlatmaya başladığı toprak yol boyunca ilerlerken arasından geçtikleri boyaları çatlamış gri duvarlarla kaplı evlerin eski kapılarının önünde konulmuş pişmiş ekmekler etrafına lezzetli bir koku yayıyordu. At arabası günlerdir yağan yağmuru kusuyormuş gibi balçıklaşmış toprak yolda durduğunda taş döşemeli kaldırımların uzandığı kuytuda kalan bir binanın önündelerdi. Jayden'ı arabadan indirirken Oma da binanın içine koştu. Birkaç dakika sonra adının Eris olduğunu söyleyen esmer bir adam yanındaki şifacıyla onları üst kattaki odaya çıkarıyordu. 

ASSULON 1 | SORİN KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin