Bölüm 14

4 0 0
                                    

  Bir haftadır at sırtında yol alıp yamuk zeminlerde uyumaya çalıştıysanız dev ve yumuşak bir yatağa karşı koymanız neredeyse imkansızdır. Jayda da zorlanmadan uykuya dalmıştı. Uyandığında ilk defa kendisini daha canlı hissediyordu. Uykulu gözlerle odadaki camı açıp sabah havasını içine çekti. Balık, deniz ve çiçek kokuları. Mrey'in ufak bir işi olduğu için kahvaltısını tek başına yapması gerekmişti. Planını kafasında tekrar ediyordu. İkiz Sarmal Kulübü. Son duraktan bir önceki durak.

  Saatin öğlen olduğuna yönelik çan çaldığında çantasını hazırlamak için harekete geçti. Ortama fazla bayılmamış olsa da üstüne yıkanıp ütülenmiş kıyafetlerini giyerken buradan ayrıldığı için üzülmeden edemedi. İpek gömleğini pantolonunun içine sokup kemerini bağladı ve çantasının gizli bölmesinden çıkardığı bıçakları kemerin bölmelerine geçirdi. Dansçıyı bileğine takarken Mrey odaya girdi.

  "Günaydın. Ben de hazırlanıyor musun diye bakmaya gelmiştim."

  "Ceketimi giydikten sonra hazırım." Jayda uykusunu almış olmanın kendisinde yarattığı sakinliğe şaşırmıştı. "Günaydın."

  Büyük bir alanı kaplayan devasa camlı gara geldiklerinde saat çoktan ilerlemişti. Kimliklerini askerlerin yanında duran görevlilere gösteren insanların oluşturduğu sıra devamlı uzuyordu. Mrey ve Jayda kalabalığın arasından hızla geçmiş ve trenlerin depo vagonunun bulunduğu kapalı alana ulaşmışlardı. Kesinlikle ormanda olmak gibi değil. Burada her şey çok daha göz önünde gibiydi. Biri kafasını kaldırıp bir saniyeden uzun süre Jayda'ya baksa sanki tanınacakmış gibi hissediyordu. Ağır tahta kasaların arasından trenin vagonuna atladığında Mrey'e teşekkür etmek için arkasını döndü.

  "Sakın ölmeyin." Mrey dışarıdan kitlenen sürgülü demir kapıyı çektiğinde içeriyi aydınlatan tek şey vagonun üst tarafındaki küçük dikdörtgen camdı.

  Jayda ilk defa trene biniyor olmanın verdiği heyecan ve biraz da gerginlikle güvenli bir yere oturmuştu. Tren hareket ettiğinde ileri geri kayan kasaların altında ezilmek istemezdi. İçerideki çoğu kasanın içinde taze meyveler vardı. Narenciye kokusu tüm vagonu ele geçirdiği için Jayda sürgülü camı biraz açıp nefes alabileceği bir yere oturmuştu ki burası cama ulaşabileceği tek yer olan sağlamca kilitlenmiş ahşap kutuların tepesiydi. İçerisi fazla geniş olmadığı için vagonun depo kısmının önünde kalan ve koyu bordo kapılarla ayrılan taraftaki yolcuların konuşmaları duyulabiliyordu. Kapının üstündeki küçük cam da en az içerisi kadar tozlanmıştı.

  Güney Kıyı Tren Yolu senelerdir batı yakasının kuzeyiyle güneyi arasındaki ticaretin temelini oluşturan bir hattı. Yol boyunca birçok durakta duruyor ve farklı insanları taşıyordu. Bazı seferlerde depo vagonundan da alıp bırakılanlar olurdu ama Mrey yalnızca yolcu taşıyan ve ticaret treni olmayan seferi ayarlamıştı. Bu yüzden Jayda son durağa kadar kapıların açılmasının endişesini yaşamayacaktı. Yol boyunca öğlen güneşinin aydınlattığı Aspan'ın sık ağaçlarından oluşan devasa ormanların yerini elips yapraklı kayın ağaçlarına, esmer kabuklu kızıl ağaçlara bırakmasını izledi. Tren ilk durakta durana kadar yalnızca akan manzaraya odaklanmıştı. Yerinde kıpırdanıp etrafı dinlediği bir dakikanın ardından tren yeniden harekete geçtiğinde yüzüne çarpan esintiyle burnuna gelen çimen kokusunu içine çekti. Ön taraftaki konuşmaları dinlerken ikinci duraktaki bir dakikalarını da tamamlamışlardı. Güneye yaklaştıkça hızla geçen ormanlar yerine tütün tarlaları ve seralar görünmeye başlamıştı. Tren kalabalıklaşıyordu.

  Jayda her duruşta kendisine sondan bir önceki durakta ineceğini hatırlatmaktan sıkılmıştı. Ayrıca trenin ritmik hareketleri gözlerinin ağırlaşmasına sebep oluyordu. Biraz keşfin tam zamanı. Ancak etrafı kurcalarsa uyuma isteğini engelleyebilirdi ama deponun küçük olması bu keşif süresinin fazla uzun olmayacağını söylüyordu. Üstünde durduğu kolilerden inmeden önce bir kez daha camdan dışarı baktı. Aspan'dan ayrıldığından beri kuzeyi, Cam Kule'yi görmeye çalışıyordu. Hava aydınlık olduğu için gördüğü ışığın kendi hayal ürünü olduğunu düşünüyordu ama üstü karla kaplı Mavisırt Dağlarını ayırt edebiliyorsa kuleyi de görüyor olmalıydı. Gece olunca ışığı kesin belli oluyordur.

ASSULON 1 | SORİN KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin