2.4

67 1 0
                                    

İlk ders bittikten sonra kantine yürümeye başladım. Ne Faruk'la konuştum nede Kerem'le. Fakat biliyordum. Kerem arkamdan geliyordu hızlı adımlarla. Seslice "Gece!" diye bağırdığında kanım donmuştu. O kadar kolay kollarına koşup ağlamak istiyordum ki... fakat onu aslında tamamen tanımadığım aklıma gelmişti.

Ne hayatını, nede aşkını. Belki Helen onun sevgilisiydir? Belki oda sevgililerini çorap gibi deyiştirenlerdendir? Bilmiyordum. Ve bu beni dahada çok rahatsız ediyordu.
"Gece!" diye bağırdı bir kez daha. Bu sefer koridordaki bazı insanlar bize dönüp bakmıştı.
Kerem'e dönüp baktığımda bana doğru koşuyordu. "Sana bekle demiştim!" dedi ciddi sesi. "Biliyorum, unuttum." dedim umursamadan. Koridorda Helen ve arkadaşlarının bize baktığını gördüğümde panikledim. "Neyse, hadi gel kantine gidelim."

"Bak... Emre beni çağırdı. Seni benimle görürse çok kızar ve kontrolden çıkar."
"Eee? Kızım ben seni korurum."
"Korursun evet, ama evde neler yapar bilmiyorsun."
Ona yalvarır şekilde baktığımda Kerem pes etti.

"Seni kantine kadar bırakıp giderim o zaman." dedi beni motive etmeye çalışarak. Ona gülümseyip birlikte aşağa doğru yürüdük. "Anlat bakalım, beğendin mi okulu?" diye sorduğunda gülmeye başladım. "Yani, iyi herhalde."
"Yada Faruk'u mu beğendin?"
Kerem'e kaşımı kaldırarak baktım. "Bu ne demek oluyor şimdi?" Kerem birşey demeyip devam yürüdü. "Kerem! Ne demek istiyorsun?!"
"Neşe'yı gördün mü? Şu planımız yüzünden." Kerem konuyu değiştirmesi beni sinir etti.

"Ne bileyim, Neşe'yı çok beğendiysen git kendin ara." Sinirle adımlarımı hızlı attığımda Kerem'ın bir kaç saniye orada öylece kaldığını gördüm. "Beğendim evet, Neşe nerde? Gidip bulayım. Belki numarasınıda alırım. Hah, ve çaldığı kolyeyi."

'Çaldığı kolyeyi'

"Bilmiyorsun, sadece bundan şüpheleniyorsun!" Kerem yanıma gelip elini hafifçe omuzuma koydu. "Tamam, o senin dostun. Onu daha uzun tanıyorsun, tipini, halini, davranışlarınıda. Sana güveniyorum."
İlk önce Kerem'e sonra omuzuma baktım. Sanirim Kerem rahatsızlandığımı düşündü, çünkü elini çekti. Ben ise hala konuşamadım.

İlk defa bana inanan birisi vardı. Yani ne bileyim, ne üvey annem nede babam bana inaniyordu. Onun bana inanması, daha doğrusu bana inanam biri olması beni mutlu etmişti. "Tamam, kantine inelim, Emre bekliyor." Kerem bana hafifçe gülümsedi ve birlikte aşağa indik.

Bi kaç dakka sonra kantine vardık. Çok doluydu. Kimisi sinavlari için çalışıyordu, kimisi arkadaşlarıyla sesli sesli konuşuyordu. Bazilari yemek yiyordu ve çoğu kişi bir çocuğun etrafına toplanmıştı. Acaba kimdi o çocuk?

Birlikte oraya doğru yürüdüğümüzde gözlerime inanamadım. Bütün kızlar, popüler erkekler Emre'nın etrafındaydılar ve Emre onları görmezden geliyordu. Çayını içip telefonuna baktı. Sonra bakışlarını bana doğru çevirdi. Yüzünde büyük bir gülümseme vardi.

Kerem'e beklemesini söyledim ve Emre'nın karşısına otrudum. Bazı kizlar bana bakıp güldü. "Yanlış yerde oturuyorsun, canım. Kalk bence." dedi bir tanesi. "Yoo bence doğru." dedim Emre'ye bakarak. O ise hala bana bakıp gülümsüyordu. "Konuşacak mısın yoksa bütün gün sırtacak mısın?" Emre çayını yudumlayıp bana baktı. "Neyi tercih edersin?" diye sordu gülümseyerek.
"Gebermeni." diye fısıldadım içinden. Herkes bize şok içinde baktığında ben konuyu hala anlamamıştım.

"Ee? Sana birşeyler ismarlayayim mi? Buradaki tostlar çok lezzetli oluyor."
"Birşey yemeyeceğim, konuşmak istedin, geldim. Konuş ne diyeceksen."
Erkeklerin bazıları birşeyler fısıldıyordu ve bazıları ise kızlara bakıyordu. Doğrusu burası rahatsız ediciydi. Emre bana bakıp devam etti: "bak, yeni kız, benden sana tavsiye, beni hafife alma."
"Alırsam ne olur? Müdüre mi gidersin? Tövbe tövbe."

Ayağa kalkıp Kerem'ın yanına gidecektim fakat Emre kolumdan tuttu. Kızların birisi bayılacakmış gibi görünüyordu çünkü bir sağa bir sola zıpladı. "Benim kabahatim, pardon. Otur, konuşalım." Bana gülümsediğinde oyununı çoktan ccözmüştüm. Beni tanımıyormuş gibi davranıyordu. Komik oyunlarından biri. Fakat ayak uydurmam gerekti. Geri yerime oturup Emre'ye baktım. "Konuşmak istiyordun?" diye sordum etrafıma bakınarak. İnsanlar bizi film gibi izliyordu.

Emre bana doğru yakınlaştı ve gülümsedi. "Faruk'la takılmanı istemiyorum." Ona sinirli bakıp etrafımızdaki insanlar sesli olmaya başladı. Kerem'ı o kalabalığın ortasında gördüğumde kalbim hızla atmaya başladı.

"Buna sen değil, ben karar veririm." diye cevap verdiğimde Emre arkasına yaslandı. Sonra bizi izleyen esmer çocuğa yanaştı. "Faruk'u çağır." dedi sadece. "Emre saçmalama!" diye bağırdım sadece. Aslında daha fazlasınıda diyebilirdim fakat sustum. Faruk yanımıza geldiğinde bana kaşını kaldırarak baktı. "Hani efeyle bulaşacaktık? Bu kalabalık ne?" diye sordu yüzüme dimdik bakarak.

Birşey diyemedim orada öylece kaldım. Emre o an iki çocuğa kaş göz hareketi yaptı ve saniyeler içerisinde Faruk'un kollarını tuttular. Emre ona doğru yürüdüğünde Faruk'a ne yapacağı belliydi. Korku içinde onlara baktım. Susmayacaktım, susamıyacaktım.
Kerem'e baktım. O ise bana 'başarabilirsin' anlamında kafasını salladı.

Ve o an kendimi Emre'nin önünde durduğumu buldum. Göz göze geldik. Bu sefer sinir içinde ona baktım. İlk defa katilimin gözünün içine bakabiliyordum. Korkusuz şekilde.
"Faruk'u bırak."
Emre bana baktı. Sonra nedense gülümsedi. Çocuklara bir bakış attığında onlar Faruk'u birakti ve gittiler.
"Bu" dedi Emre "bu sana tek uyarım, yeni kiz. Okula sorunsuz gitmek istiyorsan susacaksın. Beni hafife alma."

Ve o gitti.

Kalabalik yavaş yavaş daldığında Kerem'e yine baktım. Bu bir savaş meydanıydı. Ve bu sefer güçsüz takim ben değil, oydu. Çünkü ilk defa Emre'nın gözlerine baktığımda bir şey gördüm. Hayatımda onda hiç görmediğim bir duygu. Korku. O korkuyordu benden. Yüzümde hafif bir sırtma belirtmişti.
Bu yeni savaşın başlangıcı. Ve bu sefer ben bu savaşı kazanacaktım. Ve yanımda Kerem olacak.

Emre: okulda gözüne baktığımda hayatımda hiç görmediğim bir duygu gördüm sende.

Emre: en son bir sene önceydi o bakışın, aynı kantinde, aynı zamanda.

Emre: artık benden korkmuyorsun.

Emre: hatta meydan okuyorsun.

Emre: fakat unutma, yeni kız.

Emre: bu savaşı kazanmak istiyorsan tek çare benimle olman.

Emre: ve sen bana geleceksin.

Emre: savaşı kazanmak için değil,

Emre; beni sevdiğin için.

Gece: evet, korkmuyorum çünkü yanımda Kerem var. Bana inanan tek kişi.

Gece: unutma ki;

Gece: çok hayal kurmak insanın psikolojisine iyi gelmez.

Emre: ve sana inanan kişiyi kaybetmekte psikolojiğine iyi gelmez.
(görüldü...)

Gecem | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin